Kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2012 Pazartesi

TASAVVUFTA YEME İÇME KÜLTÜRÜ VE SOFRA ADABI: DERVİŞ SOFRALARI (KİTAP)

                                                                                         Biz bu dünyada bir kuşuz.                                                                                          Her yöne uçup gideriz.                                                                                                Hakk’ın nimetlerin yiyip                                                                                           Suların içip gezeriz.                                                                                                                                Eşrefoğlu

       Geçen hafta Aşure Günü dolayısıyla bir yazı hazırlamış ve Tekke Aşuresi’nin tarifini de siteme eklemiştim. Bu vesileyle, benim de yararlanmış olduğum Sahrap Soysal’ın hazırladığı güzel bir eseri yeri geldiği için tanıtmak istiyorum. Kitabın ismi, Derviş Sofraları. Ciddi emek verilerek hazırlanmış bu kitap, sadece bir yemek kitabı değil, geçmişten günümüze kadar, bizlere kaldığı kadarıyla tasavvufta yeme ve içme kültürünü tanıtan, bunun yanı sıra da Mevlevilikte, Ahilikte ve Alevi Bektaşilikteki yemek kültürünü ve bazı yemek tariflerini bulunduran güzel bir kitap. 
      Kitapta önce Kaygusuz Abdal’ın yazdığı Yeme İçme Destanı isimli ilginç bir şiiri yer alıyor. Sonra tasavvufla ve geçmişteki tarikatlar ile Osmanlı İmparatorluğu’ndaki işlevleri konusunda kısa tanıtım sayfaları bulunuyor. Sonra da, daha geniş kapsamlı tasavvuf erbabının yeme içme kültürü ve adabı incelenip, çorbalar, et yemekleri, pilavlar, tatlı ve helvalar ile hoşaflar, tekke yemekleri kültüründe yer alma şekliyle inceleniyor. En sonunda da kitabın en geniş kapsamlı bölümü olan yemek tarifleri bulunuyor. Bu bölümde bamya çorbasından Mevlevi sütlacına, Belh Özbek pilavından Baklava Sufi’ye kadar 63 Mevlevi yemeği tarifi var. Ovmaç çorbasından pekmezli hasudaya, şaştım aşı yemeğinden cevizli yumurta tatlısına kadar da 17 Ahi yemeği tarifi bulunuyor. Tavuklu Bektaşi pilavından Pohut tatlısına, tahinli haşhaşlı kömbeden ekmek helvasına kadar da 63 Alevi Bektaşi yemeğinin tarifi var. Yani toplamda 143 yemeğin tarifi kitapta yer alıyor. Tariflerin arasında da Mevlana’dan Yunus Emre’ye kadar birçok güzel deyiş yer alıyor.


Derviş Sofraları Kitabından, Tasavvuftaki Yeme-İçme Kültürüne Ait Bazı Hususlar:  

- Meyve hamken dala tutunur, tıpkı dünya malına yapışmış ham insan gibi; olgun meyve kendin bırakır yere, tıpkı dünya malında gözü olmayan olgun insan gibi…
- Ahi Evran’ın kurduğu Anadolu’daki bir esnaf örgütlenmesi olan ve tasavvufi bir nitelik taşıyan Ahi toplantılarında, uzun ve soğuk geçen kış toplantılarında sohbet ve oyun oynanırdı. Özellikle helva sohbetleri meşhurdu. Bu toplantılarda hindi dolması, börek, gözleme gibi yiyeceklerin yanında baklava, revani, kaymaklı kayısı tatlıları yenir, şerbet ve boza içilirdi. Helva olarak çoğunlukla gaziler helvası veya sütlü irmik helvası yenirdi.
- Ahilik geleneğinin çeşitli uzantıları oldukça azalarak da olsa birçok yerde değişik isimlerle devam etmektedir. Kütahya ve Çankırı’da yaren teşkilatı, Ankara’da delikanlı teşkilatı, Antalya’da keyif (gezmesi), Kastamonu’da erfane, Tokat ve Şanlıurfa’da sıra gezme…vb.
- Kütahya’nın Gediz ilçesindeki “yarenlik” teşkilatı toplandığında, önce sütlü ya da yoğurtlu bir çorba yenir. Arkasından hindi kızartması veya dolması ile su böreği yenir. Ağız değiştirmek için yenen helva ya da höşmerimden sonra bol limonlu bamya, pilav ve hoşafla yemek sona erer. Gecenin ilerleyen saatlerinde sazlar çalınıp türküler söylenir ve oyunlar oynanır. Geç vakit helva ve kabak tatlısı yenir.

8 Eylül 2012 Cumartesi

KARGANIN GÜLDÜĞÜ – Nihan TAŞTEKİN (KİTAP)




    Polisiye edebiyatına ilk olarak ortaokul ve lise yıllarında merak salmış ve okumuştum. Bunlar, Agahta Christie romanları ve bazen kara filmlere (film noir) önemli kaynak da olan bazı kara romanlardı. Sonra polisiyeye epey bir ara verdikten sonra benzer bir türdeki Patricia Highsmith romanlarını zevkle okudum. Araya başka türler girerek okumalarım devam etti. İki yıl kadar önce, Ankara’da ara sıra uğradığım sahaf Ayhan (Ataman) ağabeyin tavsiyesi ile polisiyeye bir anlamda dönüş yaptım. Geçmişte Akba Yayınlarından çıkmış olan Cornell Woolrich, (ya da bizde bilinen adıyla Wiilliam Irish), Erle Stanley Gardner, Ellery Queen gibi yazarların gerçekten güzel polisiye romanları ile tanışmış oldum. 
    İki yıl önce, polisiye romanlar ararken gözüm raflarda bir Türk kadın yazarın kitabına takılmıştı. “Kertenkelenin Uykusu-Nihan Taştekin”. Pek fazla beklentim olmadan kitabı alıp okudum ve beklentimin tersine şaşırarak beğendim. Bu kitapta Cem Beyoğlu isimli bir Türk dedektif tanıtılıp polisiye bir olayı çözmesine tanık oluyorduk. Kitabın konusu bir yana, romanda çok çarpıcı bir dil, gerçeklik ve akıcılık vardı. Buna yer yer ince bir mizah da eşlik ediyordu. Bu da okumanıza keyif katıyordu. Sonra yazarın yayınlanmış ikinci bir kitabı olduğunu öğrenip onu da okudum. Bu arada, “İyi bir okur, kitap takip etmez, yazar takip eder” sözüne çoğunlukla inananlardanım. Yazarın “Yağmur Başlamıştı” isimli ikinci romanı fena değildi. Ama,

13 Mayıs 2012 Pazar

ANNELER GÜNÜ VE ANNELİK



                                                                                                           Tüm Annelere ve Çocuklarına…

       Bugün Anneler Günü. Sabahleyin bir buket çiçek ile annemin yanına gidip gününü kutlayınca, bende bu konuyla ilgili bir yazı yazma fikri oluşuverdi. Yalnız bu yazının, sıradan, “sadece günün anlam ve önemine uygun olarak yazılmış bir yazı” olmadığını belirtmek isterim. Anne sevgisi, elbette tek bir güne sığdırılmayacak kadar önemli ve kutsal bir sevgi. Ne mutlu bu karşılıklı sevginin farkında olabilen ve bu sevgiyi yaşayan annelerine ve onların çocuklarına…
       Bugün birçok evlat, annesinin gönlünü alacak, gününü kutladı ve kutlayacak. Ne kadar güzel…Madalyonun bir de görülmekte zorlanılan tarafına bir bakalım. Elbette, geçmiş dönemlerde olduğu gibi günümüzde de annesi ile ilişkisi sağlıklı olmayan veya anne-evlat ilişkisi istediği gibi yürümeyen evlatlar da bulunmakta ve kaçınılmaz olarak bu durum gelecekte de olacak. Evrende hiçbir şey tesadüf değildir. Buna “kader” adını da isterseniz koyabilirsiniz. Eğer bu şekilde ilişkisi olan kişilerdenseniz ve bu satırları okuyorsanız, odağınızı bu konuya verip kendinize şu soruyu sorabilirsiniz, tabii eğer sormak isterseniz: Anneniz sizin hayatınızda niçin var? Elbette sadece olumlu gözüken kısmıyla değil. Sizin hangi tarafınız, hangi özelliğiniz “anneniz ile birlikte şifa bulmayı”, halledilmeyi bekliyor? Sabrınız? Dürüstlüğünüz? Kendi gücünüze sahip çıkmanız? Kendi değerinizi bilmeniz? Koşulsuz sevginiz? Ya da başka bir şey?...

8 Mart 2012 Perşembe

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ve KADININ GELECEĞİ (Deneme)

     
     Bugün 8 Mart ve Dünya Kadınlar Günü. Tüm dünyada kadınların hak ettikleri yeri hem kadınlara hem de erkeklere bir günlüğüne hatırlatmak ve farkettirmek adına da olsa önemli bir gün. Çünkü, insanların farkındalıklarını kadın haklarına çekerek kadınların ezilmesine, şiddet görmesine ve medeni bir toplum içinde eşit haklara sahip olmaları gerektiğine önemli bir vurgu yapıyor. Dünyada ve özellikle de doğu ağırlıklı ülkelerin toplumlarında kadına değer verme bilinci oldukça zayıf. Ülkemiz de bu konuda geçer not alır mı, hiç zannetmiyorum. Bugün (8 Mart 2012 tarihli) Milliyet Gazetesinde çarpıcı bir anket araştırma sonucu yer alıyor. Üç bini aşkın kadına sorulan sorularla sonuçlanan ankete göre neredeyse her iki kadından biri eşinden fiziksel şiddet görmüş. (Bu anketle ilgili ayrıntılı habere bu linkten ulaşabilirsiniz.)