Bugün 8 Mart ve Dünya Kadınlar Günü. Tüm dünyada kadınların hak ettikleri yeri hem kadınlara hem de erkeklere bir günlüğüne hatırlatmak ve farkettirmek adına da olsa önemli bir gün. Çünkü, insanların farkındalıklarını kadın haklarına çekerek kadınların ezilmesine, şiddet görmesine ve medeni bir toplum içinde eşit haklara sahip olmaları gerektiğine önemli bir vurgu yapıyor. Dünyada ve özellikle de doğu ağırlıklı ülkelerin toplumlarında kadına değer verme bilinci oldukça zayıf. Ülkemiz de bu konuda geçer not alır mı, hiç zannetmiyorum. Bugün (8 Mart 2012 tarihli) Milliyet Gazetesinde çarpıcı bir anket araştırma sonucu yer alıyor. Üç bini aşkın kadına sorulan sorularla sonuçlanan ankete göre neredeyse her iki kadından biri eşinden fiziksel şiddet görmüş. (Bu anketle ilgili ayrıntılı habere bu linkten ulaşabilirsiniz.)
Şurası bir gerçek ki, kadını ezmek, sindirmek, toplumdan soyutlamak, onların haklarını görmezden gelmek birçok kişinin, zümrenin, hatta bazı erkek egemen güçlerinin işine geliyor. Fakat, ne acıdır ki bu “politika”nın galibi erkekler olmuyor. Hem kadınlar, hem de erkekler kaybediyor. Yüzyıllardır süren bu durumun tüm dünyada değişmeye başladığını söylemek çok mu iddialı olur? Hayır…Artık bu eski, köhnemiş, toplumların ve ülkelerin gelişmesine, mutlu olmasına sekte vuran bu yanlış politikalar değişmektedir ve gittikçe artan bir hızla da bu değişim, tüm dünyaya yayılacak ve “dişi enerjisi” nin yükselişi hızlanacaktır. Bundan bazıları hoşlanmasa da, engeller çıkartmaya çalışsalar da…
Yani sindirilen, sesi soluğu çıkmayan kadınların sesini, haklı isyanlarını daha da çok duyacağız. Hiç ummadığımız yerlerden, şehirlerden ve ülkelerden şaşıracağımız birçok kadın haberleri duymaya başlayacağız. Örneğin ben İran’daki kadınların bu konuda önemli açılımlar yapabileceğini düşünüyorum. İnsanlar ve toplumlar kadınların eşitliğine ilişkin “yeni politika”larını gereken hızda oluşturduklarında ve bunu kendi toplumlarına adapte edebildiklerinde daha az sıkıntı çekilecek; fakat bunu yap(a)madıklarında veya hıza ayak uyduramadıklarında bunun tüm acısını tüm toplumlar çekmek durumunda kalacaklar. Yani buna direnmenin boşuna olduğu belki de yaşanıp görülecektir.
Kısaca, kadınları toplumun daha çok içinde ve daha güçlü olarak görmeye hazır olmalıyız. Özellikle erkekler bu konuda bir “kompleks oluşturma” yoluna gitmezlerse erkekler de kazanacaklar ve bu durum, tüm topluma artan huzur, esenlik ve barış olarak dönmeye başlayacaktır. Elbette kadınların da bu elde ettikleri veya edecekleri güçlerini yerinde ve doğru şekilde kullanmaları, bunu aşmamaları şartıyla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder