Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2012 Çarşamba

GOYA – ZAMANIN TANIĞI SERGİSİ



       Mayıs ayında Beyoğlu’nda Pera Müzesi’nde gezmiş olduğum “Goya- Zamanın Tanığı” isimli sergi hakkında, ancak şimdi yazabiliyorum. Bu sergi 20 Nisan’da açılmış ve 29 Temmuz 2012’de kapanacak. İspanyol resim dehasının toplam 230 eserini görmek için fazla bir süre kalmadı. Önce sergi hakkında izlenimlerimi yazıp sonra da hakkında biraz araştırma yaptığım Goya hakkında edindiğim bilgileri paylaşacağım.
     Pera Müzesi, önemli bir çalışmaya imza atarak ressam Francisco de Goya’nın, İtalya ve İspanya’daki bazı müzelerden ve koleksiyonlardan derlenen gravürler ile daha az sayıdaki bazı yağlı boya eserlerini izlememize fırsat sağlıyor. Ressamın gravür serileri, çoğunlukla döneminin karanlık yanlarını hicvediyor ve bazen de acımasızca eleştiriyor. Bu gravür serilerinin isimleri, Kapriçyolar, Savaşın Felaketleri, Boğa Güreşi, Atasözleri ya da Zırvalar isimli başlıklardan oluşuyor. Goya, 18 nci yüzyıl sonu İspanyol toplumunun, özellikle soyluların ve din adamlarının yergisi niteliğindeki “Kapriçyolar” serisi ile döneminin toplumsal aşırılıklarını ustalıkla eleştirebilen bir aydın olduğunu gösteriyor. Kapriçyolar’da İtalyanların karikatürlerinden yararlanmış. Kahramanların yüz hatları çoğunlukla abartılı. Hatta bazı yüzlerde insanların acımasızlığı, acizliği gibi özelliklerini vurgulamak için yüzler, bazı hayvanların başları ile temsil edilmiş. Bunun dışında “Savaşın Felaketleri” gravür dizisi de savaşın acımasızlığını gösteren gerçekçi bir seri.
     Sergide gravür serilerinden başka az sayıda da olsa ressamın yağlı boya tabloları da bulunuyor. Örneğin saray ressamı olduğu dönemden kalma; Kraliyet ailesine mensup kişilerin tabloları ile “Çocuk Oyunları Dizisi” tabloları bunların arasında bulunuyor. Goya’nın en ünlü eseri olan Mayıs’ın Üçü (Third Of May) tablosu sergide yer almıyor. Pera Müzesi’nde üç kat, ressamın gravür ve yağlı boya tablolarına ayrılmış durumda. Süreli olan bu sergiden başka diğer katlarda süreli olmayan koleksiyon sergileri var. Bunlar “Kesişen Dünyalar”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri” ile “Kütahya Çini ve Seramikleri” sergileri…  
      Pera Müzesi’ne sergi giriş ücreti 10 TL, indirimli 5 TL. Fakat, bir miktar daha fazla ödeme yaparak bir yıl boyunca sergilere başka ücret ödemeden girebiliyorsunuz. Ayrıca Goya Sergisi’ne ait oldukça kapsamlı, 390 sayfalık albüm kitabı isterseniz 70 TL. karşılığında kitaplığınıza katabilirsiniz. Serginin çıkışında biraz olsun soluklanmak için alt kattaki Pera

14 Mayıs 2012 Pazartesi

REMBRANDT VE ÇAĞDAŞLARI TÜRKİYE SERGİSİ


                                                                                    Rembrandt ve Çağının Ressamlarının Anısına…

        İstanbul’da kayda değer önemli bir sergiyi geçtiğimiz ay Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyaret ettim. Dünyada şu ana kadar yaklaşık bir milyon kişiye ulaşmış bu nadide sergiye katılmanız için bir ay kadar süre kaldı. Sergi daha sonra kapanıp başka bir ülkeye gidecek. Önce sergiden kısaca bahsedeyim, sonra da Rembrandt ile ilgili bazı bilgiler vereyim.
     Hollanda ve Türkiye’nin 400’ncü Yılı münasebetiyle Sabancı Müzesi’nde Rembrandt ve Çağdaşları _ Hollanda Sanatının Altın Çağı_ Sergisi açıldı. Sergi, 10 Haziran 2012 tarihine kadar Emirgan’daki müzede gezilip görülebilecek. Serginin en gözde ressamı, şüphesiz Rembrandt van Rjin. Bunun yanında “İnci Küpeli Kız” resmi ile tanınan (bu tablo sergide bulunmuyor) Johannes Vermeer, Frans Hals, Jan Stteen, Jan Lievens gibi büyük ustaların eserleri de sergide görülebiliyor.
      Sergiyi ben keyifle gezip inceledim. Sanatseverler bir araya getirilmesi hayli zor ve zahmetli olan birçok değerli eseri görme şansına sahip oluyorlar. Hollanda’daki Rijksmuseum’da renovasyon ve bakım çalışmaları yapıldığı için, sergideki birçok eserin değişik ülkeleri gezerek sergiyle tanıtılması fırsatı doğmuş. Serginin sponsorluğunu Sabancı Holding, ING Bank, Philips, Hollanda Kraliyet, Unilever gibi birçok kurum ve şirket yapmakta.
     Bu sergide o dönemin sıradan insanlarından, soylu ve kraliyet mensubu kişilerine; doğa ve natürmort resimlerinden deniz savaşlarına ait resimlere kadar pek çok eseri görebiliyorsunuz. Sadece tablolar ve gravürler değil, maketler, cam ve seramik eşyalar, değerli gümüş eşyalar da Hollanda’nın zenginliğini ve Altın Çağı’nı yansıtıyor. Adeta o dönemin içine giriyor ve o görkemli döneme tanıklık ediyorsunuz. Müzenin en alt katında bu sergiden bağımsız olarak Türk Resim Sanatı’nın en güzel örneklerinden bazılarını da isterseniz görebilirsiniz. Serginin girişindeki mağazadan, bu sergiye ait resim katalogunun yanı sıra, sanat eserlerine ait kitapları ve bir çok hediyelik eşyayı satın almanız mümkün.
       Sergi sonrasında Emirgan’da, müzeye çok yakın olan kafe ve çay bahçelerinden birinde, bir şeyler atıştırabilir veya Boğaz manzarası eşliğinde çayınızı yudumlayabilirsiniz. 
 

 
REMBRANDT VE SANATI HAKKINDA


      Rembrandt van Rjin, Van Gogh gibi Felemenk resim sanatının en büyük ustalarından birisidir. 15 Temmuz 1606’da Leiden’de doğmuştur. 15 yaşından itibaren sanatçı Jacob van

31 Mart 2012 Cumartesi

DUYGULARIN RESSAMININ SERGİSİ: VAN GOGH ALIVE

                                                                                                        
                                                                                                                          Van Gogh’un Anısına…
 
       Resime ilgim olmasına rağmen, ressam Vincent van Gogh ile ilgili bildiklerim oldukça sınırlıydı. Depresyonlar yaşamış birisi olduğunu ve yaşadığı bunalımların birinde de kulağını kestiğini biliyordum. Bir de kullandığı değişik bir teknikle; kalın fırça darbeli ve renk cümbüşü içerisindeki resimlerini az çok tanıyordum. Van Gogh Alive sergisine gidene kadar bildiklerim bunlardan ibaretti. Birkaç hafta önce sergisini gezdikten ve bugün de Van Gogh’un doğum günü olması dolayısıyla, biraz sanat albümü karıştırıp bu yazıyı kaleme aldım.
       Abdi İbrahim İlaç Firması’nın sponsorluğunu yaptığı Van Gogh Alive Sergisi’ne sergi demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Çünkü bilinen sergi formatından oldukça farklı olan bu “izlence”de teknolojinin tüm imkanları kullanılıyor ve çok boyutlu bir gösteri sunuluyor. Sergi, 10 Şubat-15 Mayıs 2012 tarihleri arasında Karaköy-İstanbul Modern, Antrepo 3’de ziyaret edilebilir. 15 Ekim-30 Aralık tarihleri arasında da Ankara’da sanatseverlerle buluşacak bu etkinlikte Van Gogh’un 3000’i aşkın dijital imajı ses, ışık ve renk cümbüşü içinde sunuluyor.
       Karanlık olan bu ortama girdiğinizde önce ressamın yaşadığı dönemin etkili ve güzel klasik müzik eserlerini duyuyorsunuz. Sonra dev ekranlara, duvarlara ve hatta tavana yansıtılan görüntülerle bu müziklerin gayet güzel örtüştüğünü fark ediyorsunuz. Sanatçının en kayda değer eserlerini seyrederken, mektuplarından derlenen düşüncelerini de okuyor ve bu duygulu sanatçının yaşadıklarına ve bıraktığı eserlere bakıp şaşırıyorsunuz. Çünkü Van Gogh, çok fazla sayıda resim yapmasına rağmen, yaşarken sadece bir resmini sattırabilmiş. 


Delilik ile dâhilik arasındaki ince çizgide gidip gelen sanatçının kısa yaşam öyküsü de şöyle:

      Vincent Van Gogh, 30 Mart 1853’te Hollanda’nın güneyindeki Zundert kasabasında papaz bir babadan dünyaya geldi. İlginç olan şu ki, bir yıl önce 30 Mart 1852’de aynı isim konmuş kardeşi ölü olarak dünyaya gelmişti. Bu travmatik olay hayatını dolaylı olarak etkiledi. Resim yapmaya başlamadan önce birçok işte çalıştı, fakat beceremedi. Bunlar, aile işi olan resim ticareti, vaiz rahipliği, gönüllü öğretmenlik, kitapçılık gibi işlerdi. 21 yaşında iken aşkına karşılık bulamadı. Aynı durum, 28 yaşında iken kuzinine olan karşılıksız aşkı ile tekrar başına gelir. 1880 yılında varlıklı kardeşi Theo’nun tavsiyesi ile resime başlar. Akademik resim eğitimi, gerek sağlık durumu gerekse akademik sanata güvensizliğinden dolayı eksik kalır. Döneminin birçok