22 Ekim 2011 Cumartesi

FARKLI SEVGİ DİLLERİNDE BİRLEŞEBİLMEK (Deneme)


Çok yerinde ve güzel bir tavsiye üzerine alıp okuduğum bir kitap, bu yazının konusunu oluşturuyor. Kitabın esas ismi, “Beş Sevgi Dili”. Esas diyorum, çünkü kitabın yazarı yıllar sonra kitabını güncelleyerek bir de yalnız kişiler için aynı temelde bir başka sürümünü yazmış: “Yalnızlar İçin Beş Sevgi Dili”. Esasen her iki kitabın da temeli aynı, üstelik her yaştan ve her kesimden kişiyi ilgilendiriyor. Bu kitaplarda bahsedilen temel husus şu: Sevdiğimiz insanlara gerçekten ihtiyaç duyduğu “şekilde” sevgimizi yansıtabiliyor muyuz? Kendimizin ve elbette onların “sevgi dilini” biliyor ve ona göre davranabiliyor muyuz?
      Genç-yaşlı, evli-bekâr, eğitimli-eğitimsiz hemen her insanın ihtiyaç duyduğu ortak bir şey var. Bu, bizim hayatta mutlu olup olmamamızı da etkileyen en önemli şey: Sevme ve sevilme ihtiyacı. Bu dünyada hem seven, hem de sevilen insanların, aynı şekilde mutlu olduklarını da görür veya biliriz. Bizim de bu mutluluğu yaşamamız veya yaşam kalitemizi artırmamız için en azından bilmemiz gereken temel bir husus var: Her insan farklı şekillerde sevgiyi algılayabiliyor ve farklı şekillerde de bu algısına göre sevgisini dile getiriyor. Tabii anlayabilene…
      Temelde 5 farklı sevgi dili olduğu tespit edilmiş. Duygusal olarak sevgiyi ifade etmenin beş yolu şunlardan oluşuyor:

  1. Onaylayıcı Kelimeler
  2. Hediye Alma
  3. Hizmet Eylemleri
  4. Kaliteli Zaman
  5. Fiziksel Temas

       Her insan yukarıdaki beş sevgi dilinden en az birini ağırlıklı olarak diğerlerinden daha çok olarak sevdiği veya sevebileceği insanlara kullanıyor. Üstelik diğer insanlar tarafından bu sevgi dili ile kendisine “ulaşılması”nı bilinçli olmadan da olsa istiyor. Diğer sevgi dillerini daha az fark ediyor hatta hiç fark etmeyebiliyor...

       Örnek vermek için hayalimizde bir aile düşünelim. Anne, baba ile kız ve erkek iki çocuktan oluşan bu ailede her biri, farklı sevgi dillerine sahip olsun. Anne, “onaylayıcı kelimeler” sevgi diline sahip olduğu için eşine ve çocuklarına sevgi ve onay kelimelerini elbette daha çok kullanacaktır. Anne, cesaretlendirici sözler, teşekkür etmek de dâhil olmak üzere övgü sözlerini ve kibar sözleri eşine, çocuklarına ve yakın çevresine sevgisini göstermek için daha çok kullanacaktır. Elbette kendisi de benzer onaylayıcı sözleri yaşamında aynı şekilde duymak ve bu şekilde sevildiğini bilmek isteyecektir.
        Bu ailede babanın da “hizmet eylemleri” sevgi dilinde olduğunu kabul edelim. Baba, aile üyelerini ve yakın çevresini gözlemleyerek yardım veya hizmet edilme ihtiyacı içinde olanlara elinden gelen hizmeti sunacaktır. Örneğin eşinin iş yükünü hafifletecek; sofrayı hazırlamada veya alışverişinde eşine yardım edecektir. Oğlunun bilgisayar yazılımını yüklemesine ve kızının ödevini tamamlamasına yardım edecektir. Çevresinde de yakınlarının ihtiyaç duyabileceği hizmet eylemlerini ( bozuk şeylerin tamiri, yağan yağmurda evlatlarının okul arkadaşlarını evlerine taşıma gibi) zevkle yapmak isteyecektir.
        Ailedeki oğul evladın “kaliteli zaman” sevgi dilinde olduğunu kabul edelim. O zaman ailesiyle geçirdiği anlam ifade eden zamanlardan hem keyif ve sevinç duyacak; hem de insanların zamanlarını keyifli geçirebilmeleri için elinden geleni yapacaktır. Örneğin ailece seyredilebilecek bir DVD arayıp bulacak ya da yılbaşı kutlamasının en iyi şekilde geçmesi için çaba gösterecektir. Ya da arkadaşları ile bir spor faaliyeti yapmaktan büyük keyif alacaktır.
        Küçük kız çocuğunun da “hediye alma” sevgi dilinin kendisinde ağırlıkta olduğunu kabul edelim. O zaman kendisi de ailesinden ve yakın çevresinden küçük de olsa hediyeler almaktan hoşlanacak; kendisi de insanlara özenerek seçtiği ve hazırladığı hediyeleri sunarak sevgisini dile getirecektir. Örneğin kendi doğum gününü unutan veya hediyesini vermeyen birisini çok daha kolaylıkla” sevgisiz” olarak nitelendirebilecektir.

 
       Peki, sevgi dillerini bilmeyen; sadece kendi sevgi dilinin farkındalığında olan bir insanın dünyaya bakışı, sevgi anlayışı nasıldır? Farz edelim ki siz, en yaygın veya bilinen “onaylayıcı kelimeler” sevgi dilindesiniz. Sizin için birine sevgi göstermenin tek yolu bu. Sık sık teşekkür etmekle, beğeninizi açıkça söylemek ya da iyi iş çıkaran birisini övmekle, kibar sözler ve insanlara cesaret aşılayan sözlerinizle insanlara ilgi ve sevginizi belli ediyor, dışarıya yansıtabiliyorsunuz. Aynı şekilde benzer sözleri yakın çevrenizden duymak da sizin sevildiğinizin “tek” göstergesi oluyor. Eğer diğer sevgi dillerini ve kişilerin “sevgi” özelliklerini bilmiyorsanız; size “ulaş(a)mayan sevgi dillerinden haberiniz olmayacak.
      Tüm bu nedenlerle de sizden “farklı” olduğunu düşündüğünüz insanları acımasızca eleştireceksiniz, kızacaksınız. Örneğin sevgisini pek konuşmadan çoğunlukla hizmet eylemleri ile göstermeye çalışan eşinizin sevgisini göremeyecek ve anlayamayacaksınız. Bir yakınınızın günler süren el emeği ile kendisinin ürettiği ve yeni evinizi kutlamak için size getirdiği “ucuz hediye”yi beğenmeyecek, elinizin tersiyle yakınınız gittikten sonra itivereceksiniz. Kızınızın sizinle birlikte kaliteli zaman geçirme istediğini pek anlayamayacak, bu nedenle ailece sinemaya veya parka gitme teklifini reddedeceksiniz. İş yerinde sizin cesaretlendirici sözlerinizden etkilenen bir arkadaşınız veya çalışanınızın kolunuza sevinç ve coşkuyla dokunmasını belki “Bu adam benden bir şey isteyecek herhalde” diye yorumlayacak; onun da fiziksel temas sevgi dilinde olduğunu fark edemeyeceksiniz.
      Evet, yüz binlerce, milyonlarca insan maalesef birbirinin farkında değil. Karşımızdakini anlamaya yönelik “empati kurma” becerisinden adeta pek “nasiplenmemiş” büyük çoğunluk olarak yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Keşke eğitim sitemimiz içerisinde bu türden temel yaşam bilgileri de yer alabilse…Keşke eğitimli ve sevgiye doyan daha bilinçli  fertler, daha sağlıklı ve mutlu insanları ve toplumları zincirleme olarak oluşturabilse…
      Sizin sevgi diliniz hangisi? Aile üyelerinizin sevgi dilleri hangileri? En güzel başlangıç, bu sorulara cevap aramak olabilir. Merak ediyorsanız ismi geçen kitaplardan birini bulup okumanızı tavsiye ederim.   22 Ekim 2011
             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder