19 Mayıs 2012 Cumartesi

BİR ULUSUN DİRİLİŞ GÜNÜ: 19 MAYIS


     
      Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Ulusal Kuruluş Savaşımızın başladığı 19 Mayıs 1919’un yıldönümü. Artık eskisi gibi statlarda kutlamayacağız bayramları. 19 Mayıs, hafta boyunca caddelerde, değişik etkinliklerle ve şenliklerle kutlanacakmış. Şuna katılıyorum: Bir bayram, elbette yasaksavar gibi kutlanmamalı. Katılımı suni olan tüm bayramlarda eksik bir şeyler vardır: Halkın coşkusu. Bayramlar ne kadar halka malolur, sahiplenilirse o kadar coşku ile kutlanır. Bayrama “değişik bir hava” getirmek için yapılan bu uygulama için, keşke halka da danışılsaydı.
      Bugün geçmiş yıllarda kutlanan 19 Mayıs’lardan daha coşkulu bir kutlama yapılmıştır. Başta İzmir ve İstanbul gibi şehirlerde çoğu genç olmak üzere binlerce kişi eğlenerek, yürüyerek bu coşkuyu paylaşmışlar ve halkın kendi tarihine, kendi bayramına sahip çıktığını göstermişlerdir. Fizikte bilinen bir kural vardır: Etki-Tepki Kuralı. Yani her etki sonuçta bir tepkimeye neden olur. Aynı kural sadece somut fiziksel olaylarda değil; toplum bilim olan sosyolojide, psikoloji gibi bilimlerde de geçerlidir. En azından halkın bir kısmının algılaması; “Bayramıma sahip çıkmalıyım”
şeklinde olmuştur. Bundan sonraki senelerde de bu çoşkunun katlanarak artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 
 
      Kurtuluş Savaşımız hiç kolay başlamamış, kolay yürümemiş ve kolay kazanılmamıştır. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk adımı, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in İşgali ile başlamış ve halk bazındaki ilk direniş, gazeteci Hasan Tahsin’in işgal güçlerine direnip şehit edilmesiyle başlamıştır. Bundan sonra İzmir’de ve yakın çevresinde iki bine yakın kişi katledilmiştir. Bu ulusal kahramanımızın anılmasında niçin sorunlar çıkmaktadır? (Bakınız: Yılmaz Özdil’in ilgili yazısı.) Yine Cumhuriyetimizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir'in işgalinin hemen ertesi günü Samsun’a hareket etmesi ve 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışı da hiç kolay olmamıştır. (Yine Bakınız: YılmazÖzdil’in bugünkü yazısı.) Tüm bu yaşananların en başta çocuklarımız ve gençlerimiz tarafından bilinmesi, sahiplenilmesi, “ulus” olmamızın en önemli unsurlarındandır.
    İzmir’de başlayan, 3 yılı aşkın bir sürede Anadolu’da yapılan kongrelerle, isyanlarla, yerel muharebelerle devam eden; son olarak 30 Ağustos 1922’de Kütahya-Dumlupınar-Çalköy’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferi ve devamında yine İzmir’de 9 Eylül 1922’de Yunanlıların denize süpürülmesiyle sonuçlanan “İstiklal Harbimiz” yani Kurtuluş Savaşımız kesinlikle unutulmayacaktır…   




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder