22 Ocak 2013 Salı

BLOW UP- CİNAYETİ GÖRDÜM (Kitap ve Film İncelemesi)



                EDEBİYATTAN SİNEMAYA UYARLAMALAR–9  
Bu ay, bir roman veya çizgi roman uyarlaması değil, bir öyküden uyarlamayı daha doğru bir ifadeyle bir öyküyü ve bu öyküden esinlenerek yapılmış filmini inceleyeceğiz. Öykümüz ve filmimiz: “Blow Up”, Türkçe’ye uyarlanmış ismiyle “Cinayeti Gördüm”.


BİR FOTOĞRAFÇININ OBJEKTİFİ VE YAŞADIKLARI İLE İLGİLİ “CİNAYETİ GÖRDÜM” ÖYKÜSÜ VE KİTABI:
      Julio Cortazar’ın “Oyunun Sonu” (End Of The Game) isimli öykü kitabında, orijinal ismiyle “Las Babas del Diablo”; İngilizce’ye “Devil’s Drool” olarak çevrilen bir öyküsü de bulunuyordu. Türkçe’ye “Şeytan’ın Saçmalaması” ya da “Şeytan’ın Salyası” olarak çevrilebilecek, çeşitli imgelerle yüklü bu öykünün ismi, bir filme esin kaynağı olduktan sonra; öykünün sonraki basımlarında ismi değişecek ve “Blow Up” (“Büyütme” veya “Şişirme”) ismini alacaktı. (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisine göre Cortazar’ın öyküsünün Türkçe isim karşılığı olarak “Blow Up”= ”Büyüdükçe” olarak anlamı gösterilmektedir.) Daha sonradan öyküye ve filme verilen “Cinayeti Gördüm” ismi, muhtemelen pazarlaması daha kolay olduğu ve daha cazip bir isim olduğu için tercih edilmiştir.
    Bu öykünün konusu basitti ve öykü de kısa bir öyküydü. Paris’te yaşayan Şili asıllı bir çevirmen olan Roberto Michel, boş zamanlarında amatör fotoğrafçılık da yapmaktadır. Bir gün yaptığı yürüyüş sırasında bir parkta bir çift görür. Aralarında bir anne-oğul kadar yaş farkı olan bu çiftin birbirlerini daha yeni tanıyan veya yeni tanışmış kişiler olduğunu fark eder ve onları gözetlemeye başlar; en uygun anlarında da fotoğraflarını çeker…Öykü, bu olayın görüntüsünde anlatıcı Michel’in karmaşık duygu, düşünce ve tepkilerine ağırlık veriyor.

   Can Yayınları’nın “Cinayeti Gördüm” ismiyle yayınladığı öyküler, yazar Cortazar’ın iki farklı öykü kitabından derlenen toplam 13 öyküden oluşmaktadır. Bu kitaptaki öykülerin çoğu “Final del Juago (1956)_ End Of The Game” isimli öykü kitabından ve daha azı da Bestiario (1951) ile Las Armas Secretas (1964) isimli öykü kitaplarından derlenmiştir. Türkçeye nitelikli bir çeviri olarak hem bir yazar hem de bir çevirmen olan Nihal Yeğinobalı tarafından kazandırılmıştır. İlk baskısını 1996 yılında yapmış olan öykü kitabı halen son baskısı olan 3’ ncü baskısını 2009 yılında yapmıştır.  

“CİNAYETİ GÖRDÜM” ÖYKÜSÜNDEN BAZI SATIRLAR:

“ …Tükenmişlikle baş etmenin birçok yollarının en iyilerinden biri fotoğraf çekmektir; insan bu beceriyi çok erken yaşta edinmeli, çocuklara öğretmelidir; çünkü disiplin, estetik eğitim, keskin göz, sağlam sinirli eller gerektirir. Sıradan bir foto muhabir gibi pusuda yatıp yalanlar yakalamak, Downing Sokak No. 10’dan çıkan VIP’lerin şapşal silüetini şipşaklamak değil benim söylediğim. İnsan elinde fotoğraf makinesiyle dolaşırken hangi konuda olursa olsun gözünden hiç bir şey kaçırmamakla sanki yükümlüdür. Güneş ışınlarının birden kıvançla eski bir duvardan yansımasını, bir somun ekmek, bir şişe sütle evine giden bir kız çocuğunun saç örgülerinin kopardığı koşuyu kaçırmamak zorundadır. Fotoğrafçı her zaman makinesinin sinsice yaptığı baskılara karşın kendi kişisel dünya görüşünde direnmeye çalışır…

… Her şeyi makinenin penceresine sığdırarak fotoğrafını çektim. İkisinin de beni görmüş olduklarını o zaman anladım. Durmuş bana bakıyorlardı. Çocuk şaşırmış, soru sorar gibiydi. Ama kadın sinirlenmişti; yüzü de gövdesi de sımsıkı bir düşmanlık belirtiyordu: oyuna gelmiş ufak kimyasal bir hayale yansıyarak küçük düşmüştü…

 …Kadın kimsenin izinsiz fotoğraf çekmeye hakkı olmadığını söyleyerek filmi ona vermemi istedi. Düzgün bir Paris aksanı taşıyan, tınısıyla canlılığı giderek artan buruk, duru bir sesle. Bana gelince, filmi elimden alıp almayışı umurumda değildi. Gelgelelim beni tanıyan kime sorarsanız söyler size: Benden bir şey isteyecekseniz tatlılıkla isteyin. Bu yüzden ben de kamuya açık yerlerde fotoğraf çekmenin yasak olmadığı, tersine özel ve tüzel kişilerce onaylandığı görüşünü dile getirmekle yetindim…” (Can Yayınları- 3 ncü Baskı Kasım 2009)

YAZAR JULİO CORTÁZAR KİMDİR?
     Gerçek ve tam ismiyle Jules Florencio Cortazar, sonradan tanınan ve bilinen ismiyle Julio Cortazar, 26 Ağustos 1914’de Brüksel’de (Belçika) doğdu. Aslında Arjantin’li olan yazar, kısa hikaye, roman ve deneme yazıları ile ünlendi. Ailesinin yaşadıkları yerleri değiştirmeleri ile Zürih, Barselona gibi yerlerde kısa süreli kaldı ve anne babasının boşanmaları ile tekrar Buenos Aires’e döndü. Arjantin’de öğrenim gördükten sonra, öğretmenlik ve çevirmenlik yaptığı sıralarda Peron hükümetinin uygulamalarından duyduğu düş kırıklığıyla ülkesini terk ederek Paris’e yerleşti. 1981’de Fransız uyruğuna geçti ama Arjantin vatandaşlığından da ayrılmadı.


    1950’li yıllarda 40’lı yaşlarında yayımlanan Hayvan Öyküleri, Oyunun Sonu, Gizli Silahlar isimli öykü kitaplarını, 1963’de başyapıtı kabul edilen Seksek isimli romanı izledi. Bu romanında geleneksel romanın olay örgüsünü altüst eden bir yapı kurdu. Üstelik belli bir sona ulaşmayan açık uçlu bir romandı. Ayrıca, Manuel’in Kitabı ve Mırıldandığım Öyküler kitapları da önemli eserleri arasındadır. Edgar Allan Poe’nun yapıtlarını İspanyolca’ya çeviren Cortazar, son yıllarında kendini insan haklarına adadı ve UNESCO’da çalıştı. 12 Şubat 1984’de 70 yaşında Paris’te öldü. 
   Meslektaşı ve vatandaşı Borges ile birlikte çağdaş Arjantinli yazarların en büyüklerinden biri kabul edilir. Latin Amerika öykücülüğü denilince akla önce Jorge Luis Borges, sonra Cortazar gelir. Her ikisi de “büyülü gerçeklik” denilebilecek alanda yazmışlardır. Cortazar’ın, öykülerde
biçime daha önemli katkılar yaptığı, daha yaratıcı olduğu ve düşünce kalıplarını kırdığı savıyla Borges’dan üstün tutanlar da_ az sayıda olsa da_ olmuştur. Eserlerinin çoğu Batı dillerine çevrilmiştir ve Latin Amerika düz yazısının yenilenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Cortazar, öykülerinde fantastik öğelere yer vermiş, gerçek dünya ile olağandışı yaşantıları iç içe geçiren tarzda yazmayı benimsemiştir. Neredeyse tüm yazılarında, gündelik olaylardan düşsel bir dünyaya doğru bir kayma söz konusudur. Birçok öyküsüyle, okurlara adeta öykülerinin rüyada geçiyormuş hissini vermiştir. Ayrıca neyin doğru olduğu ve neyin doğru olmadığı sorularına yol açan üslubuyla da, okurlarda bir parça tedirginlik de yaratmıştır. Yazılarında genellikle “Varoluşçu tarz”ı benimsemiştir. Cortázar'ın edebiyat dışında ilgilendiği konular arasında mitoloji, antropoloji, psikoloji, boks, sinema ve fotoğrafçılık da yer almıştır.

YÖNETMEN ANTONİONİ’DEN SIRADIŞI BİR ESİNLENME: BLOW UP

     Blow Up filmi (IMDB Notu: 7.6), yönetmen Michelangelo Antonioni’nin çektiği ilk İngilizce ve ikinci renkli filmidir. İngiliz-İtalyan ortak yapımı bu sanat filminde bir moda ve model fotoğrafçısının yaşadıkları konu edilir. Film, İngiltere’de Londra’da çekilmiştir. Filmin senaryosunu yönetmen Antonioni’nin yanı sıra, Tonini Guerra ve Edward Bond birlikte yazmışlardır. 


    Bu filme, aynı isimli öykünün uyarlaması değil, ancak esinlenmesi diyebiliriz. Öykü ile film arasında görünürdeki neredeyse tek ve esas ortak nokta, bir fotoğrafçının bir parkta bir çifti fotoğraflamasıdır. Bunun sonrasında hem öyküdeki, hem de filmdeki her iki kadının da çekilen filmi istemeleri her iki eserde ortak yanlardır. Öyküdeki orta yaşlı kadın ve yeni yetme gencin yerini filmde daha genç bir kadın ve orta yaşlı bir adam alır. Antonioni ve senaryo yazarı arkadaşları dönemin müziklerini, modasını, kendini belli etmeye başlayan özgürleşme akımını göz ardı etmemişler ve bunları filmde çok başarılı olarak kullanmışlardır. 1966 yılı yapımı olan filmde 68 özgürlük hareketinin belirtilerini de görürüz. 

                                                                   Filmin Fragmanı
   Filmde yönetmenin kendi isteği ve ısrarı ile ilk kez bir İngiliz filminde insan vücudu tamamıyla çıplak olarak ve gizlenmeden gösterilir. O dönemde tabu olan ve sansür kurallarına aykırı olan bu çekimlerin ve yönetmenin tercihinin arkasında duran MGM Film şirketi, onay kodu almadan filmi gösterime sunmuş; bu durum Hays Kodu denen sansürleme mekanizmasının yok olmasına vesile olmuştur.

 





















 









Filmde gerilim dozu oldukça düşüktür. Bir sanat ve dönem filmi olması dışında, daha çok düşünüp sorgulamak ön planda gibidir. Gerek öykü yazarının, gerekse yönetmenin eserlerinde kullanmayı sevdiği “Gerçek nedir? Kime göre ve nasıl bir gerçeklik?” soruları öyküde de ve daha yoğun olarak filmde de belirgindir. Filmde bir cinayeti fotoğrafladığını düşünen ve bundan emin olan Thomas, ilerleyen zamanla birlikte bundan emin olmayacaktır, tıpkı filmi izleyenler gibi. Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, yazmış olduğu “100 Yılın 100 Filmi” kitabında Blow Up filmini de 20’nci yüzyıldaki en önemli 100 film listesine almıştır. 


FİLMİN BAZI AFİŞLERİ:


 YÖNETMEN MİCHALENGELO ANTONİONİ KİMDİR?

   Çağdaş sinemanın ünlü İtalyan yönetmeni Antonioni 29 Eylül 1912’de İtalya’nın kuzey doğusundaki Ferrara şehrinde doğdu. Ekonomi eğitimi aldıktan sonra gazetelerde film eleştirileri yazmaya başladı. Daha sonra da bazı yönetmenlerin yanında senaryolar yazmaya başladıktan sonra kısa belgeseller çekmeye başladı. İtalyan film endüstrisi içerisinde ilk uzun filmini 1950 yılında “Cronica di Un Amore” ismiyle yönetti. Uluslar arası üne L’avventura (1959) filmi ile ulaştı. Yönettiği filmlerle, 1960’ların sinemasını önemli ölçüde etkiledi. Bu yıllardaki filmlerinde çağdaş insanın bunalımını inceledi. Kadınla erkeğin iletişim zorluklarını, makineleşmiş ve insanlıktan çıkmış bir toplum karşısında bireyin davranışlarını, geleceğin belirsizliğinden doğan varoluşsal bunalım konularını filmlerinde kullanarak seyirciye başarıyla yansıttı. Özellikle L’Avventura-1959 (Macera) filmi ile başlayıp La Notte-1960 (Gece) ve L’Eclisse-1962 (Batan Güneş) ile tamamlanan; hatta kimi eleştirmenlere göre İl Deserto Rosso-1964 (Kızıl Çöl) filminin de dahil olduğu filmleri, seyredilmesi gereken ve olumlu eleştiriler alan yönetmenin filmografisindeki en önemli filmlerdir. Bahsettiğimiz bu dört filmde de başrol oyuncusu olan Monica Vitti, yönetmenin sevgilisidir. 


Bireyin dünyasına eğilen, modern bireyin ikili ilişkilerini anlatan, bunu da olay örgüsüyle değil doğal bir akışla yapan Antonioni, 1985'te bir kaza geçirdi ve kısmi felç oldu. Usta yönetmen konuşmakta da güçlük çekiyordu. Sağlığı yüzünden eskisi kadar üretken olamasa da “film çevirmek benim için yaşamak demek” diyen Antonioni sinemayı hiç bırakmadı. Çok ilginç bir eşzamanlılıkla, çağdaşı İsveçli büyük yönetmen İngmar Bergman’la birlikte aynı gün, 30 Temmuz 2007 yılında 94 yaşında Roma’da öldü.

SON SÖZ VE BAŞKA BAZI SEÇENEKLER:
 Sonuç olarak eğer gerçeklik ile gerçeküstünün karışımından hoşlanıyorsanız, yazarın incelediğimiz Cinayeti Gördüm isimli öykü kitabını da beğeneceksiniz demektir. Blow Up filmi ise, günümüzün dünyası ve önemli sayıda bir kesim için belki çok şey ifade etmeyebilirse de, yine de 1960’larda başlayan özgürleşmenin yansımalarını ve çok iyi çekilmiş bir sanat filmi görmek; ayrıca o dönem için bir filmde ilk olan bazı yenilikleri görmek adına izlenebilecek önemli bir filmdir. Filmin sadece ismine bakarak, bir gerilim veya macera filmi beklentisi taşımak, filmi izlemek isteyecekler için hayal kırıklığı yaratabilir.


  Aşağıdaki ilgili kitap veya film isimlerinin üstüne tıklayarak filmlerin fragmanlarını seyredebilir ve kitapların linklerine ulaşabilirsiniz:

  Kitabın yazarı Cortazar ve filmin yönetmeni Antonioni ile ilgili seçenekler şunlar olabilir. Cortazar’ın Mırıldandığım Öyküler (Can Yayınları) kitabını alıp okuyabilirsiniz. Ya da başyapıtı kabul edilen Seksek (Yapı Kredi Yayınları) romanını okuyabilirsiniz. Ya da Cortazar’ın etkilendiği, yine gerçek ve gerçeküstüyü çok başarılı bir şekilde harmanlayarak  eserler veren büyük yazar 968 sayfalık Edgar Allan Poe’nun “Bütün Hikayeleri” (İthaki Yayınları) eserlerini alıp okuyabilirsiniz. Yönetmen Antonioni’nin ödül ve beğeni kazanmış ve iletişimsizlik, yalnızlık üzerine kurulu üçleme filmleri olarak kabul edilen L’Eclisse -1962 (Batan Güneş), L’Avventura-1960 (Macera) ve La Notte-1961 (Gece) ya da Jack Nicholson’un oynadığı The Passenger (Yolcu) uygun seçenekler olabilir. 


Başkalarını uzaktan gözetlemekle ve son zamanlarda dünyada ve daha çok ülkemizde popüler bir konu haline gelen gizlice dinlemekle ilgili filmlerden bir seçkiyi sunalım: 

Yönetmen Brian de Palma’nın Blow Up filminden esinlenerek çektiği bir ses teknisyeninin yaptığı ses kayıtları ile işlenmiş suçlara ilişkin olayları çözümlemesini konu edinen “Blow Out”-1981(Patlama) isimli başarılı gerilim filmini seyredebilirsiniz. Yine Brian De Palma’nın Hitchcockvari bir gerilim filmi olan ve uzaktan birilerini takip etmekle ilgili Body Double-1984  (Sahte Vücutlar) filmini seyredebilirsiniz. Gerçek bir başyapıt olan ve yönetmen Alfred Hitchcock’un tek mekanda geçen filmi Rear Window-1954 (ArkaPencere) filmi de çok uygun bir seçenek olacaktır. Filmde, ayağı alçıdaki bir haber fotoğrafçısı ile ona eşlik eden sevgilisi, karşı dairede tanık olunan cinayet kuşkulu bir olayı çözümlemeye çalışıyorlar. Dinlemelerle ilgili olarak, Francis Ford Coppala’nın “The Conversation”-1974 (Konuşma) filmi de uygun bir seçenek olabilir. Yönetmen Coppala da Blow Up filminden esinlenerek bu filmi yaptığını belirtmiştir. Filmde bazen devlet, bazen de özel sektör adına dinlemeler yapan ve mesleği bir telekulaklık olan paranoyak bir adamın (Gene Hackman) başından geçenler konu ediniliyor. Yine dinlemelerle ilgili olarak seyretmenizi özellikle tavsiye edeceğim diğer film ise bir Alman filmi olan Das Leben Der Anderen- 2006 (Başkalarının Hayatı) filmi. Bu film toplamda 27 farklı ödül almış. Eski Doğu Almanya’da Stasi adlı gizli polis, binlerce kişiyi fişlemiştir. Amaç, başkalarının hayatları hakkında her şeyi bilmektir. Son film olarak, kimi eleştirmenler tarafından yüzyılın dedektiflik öyküsü olarak nitelendirilen All The President’s Men- 1976 (Başkanın Bütün Adamları) filmi de Amerika’da Watergate Skandalı olarak bilinen ve dinlemelerle ortaya çıkan skandalın Beyaz Saray ile bağlantısını, iki gazetecinin araştırmaları aracılığıyla sunuyor. Bu skandalın sonrasında ABD Başkanı Nixon, halkın desteğini kaybederek istifa etmek zorunda kalmıştı.  



NOT: Yukarıdaki incelemem, ilk olarak Gölge e-Dergi'nin OCAK 2013 (64’ncü) sayısında yayınlanmıştır. İlgili dergiye http://www.mediafire.com/view/?fjrpxaa0297fc52  sayfasından pdf formatında bilgisayarınıza indirerek ulaşabilirsiniz.Flash programında ve kaydetmeden online okumak için http://issuu.com/golgedergi/docs/golge_e-dergi_ocak_2013_sayi_64
 adresine de gidebilirsiniz.



MERAKLISI İÇİN İLGİLİ DİĞER LİNKLER:

Blow Up (Cinayeti Gördüm) filmiyle ilgili güzel bir yorum ve inceleme burada

Filmle ilgili bir başka yorum yazısı burada.

Biraz da müzik…Filmin Oyuncularından Jane Birkin’in yıllar sonra Fransız TV5 Monde Kanalında güzel yorumladığı Elisa isimli şarkının videosu burada.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder