26 Aralık 2011 Pazartesi

ARAF NEDİR? (İnceleme)

                                                      Gustave Dore- Purgatory_ Band Of Souls

        Araf isimli öykümü yazdıktan sonra biraz da meraktan internette bu konuda araştırma yapmak istedim, fakat bana göre yeterli ve kapsamlı bir içeriğe ulaşamadım. Sınırlı bir alanda bilgi veren ve birbirinin kopyası bazı siteler, sadece dini açıdan bu kavramı sunmuşlardı ki bu alanda dahi yeterli ve aydınlatıcı bir içerik olduğu iddia edilemezdi. Bu maksatla kütüphane de dâhil olmak üzere küçük bir araştırma ile bu kavramı inceleyip bulduklarımı özet olarak burada sunmaya karar verdim. Bu konuda kendi yorumlarımı buraya eklemeden, sadece bulduklarımı (italik harflerle yazılmış kısımda) sunduğumu özellikle belirtmek isterim. Araf kavramını araştırırken, toplumda ve hatta tüm dünyada (bilinçli veya bilinçsiz şekillerde de olsa) kullanılan bir kavram olduğunu gördüm. Bu nedenle burada kavramın kelime anlamını, kaynaklarını ve halen kullanım yerlerini özet olarak belirtmeyi istedim: 
         
         Araf sözcüğü, sur, dağ gibi yüksek yer ya da burç anlamına gelen “arf” kelimesinin çoğuludur. “İrfan” (bilmek) ve buna bağlı olarak “marifet” sözcüklerinin kökeninden geldiğini kabul edenler de vardır. Araf, aynı zamanda Kuran-ı Kerim’in yedinci suresinin de adıdır. Araf sözcüğü ile İslamiyet’te daha çok cennet ile cehennemi birbirinden ayıran bölgedeki surun yüksek kısımlarının adı olarak anlaşılmaktadır. Fakat bu kavram, birçok din bilgini ve âlimler tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır.
        İslamiyet’te “Ashabü’l Araf” ya da “Ehlü’l Araf” tabirleri ile Araf üzerinde bulunan kişiler kastedilir. Bu kişilerin kimler olduğu ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Hatta bu farklı görüş sayısı 12’ye kadar çıkar, fakat bunları 4 ana grup altında toplamak mümkün olmuştur. Bu dört farklı görüşe göre:
1.    İyi ve kötü amelleri eşit olan müminler. Bunlar başlangıçta cennete veya cehenneme konulmayıp ikisi arasındaki Araf’ta bir müddet bekleyecek, sonra Allah’ın lütfuyla cennete girecek olan müminlerdir. Tefsir ve kelam âlimlerinin çoğu bu görüşü benimsemişlerdir.
2.    Cennet ve cehennem ehlini birbirinden ayırarak haklarında şahadette bulunacak olan peygamberler, şehidler, ve âlimler gibi yüksek konumdaki şahsiyetler. Bu görüşü benimseyen Hasan-ı Basri ve Fahreddin er-Razi de bulunmaktadır.
3.    Ahirette müminlerle kâfirleri, yüzlerinden tanıyacak olan melekler.
4.    Cennete veya cehenneme girmeyi gerektirecek durumda olmayan belli kişiler. (Örneğin herhangi bir peygamberin tebliğini duymamış olan “fetret” ehli, müşriklerin buluğ çağından önce ölen çocukları gibi.)

           Kuran-ı Kerim tefsirlerinde söz konusu dört görüşün her biriyle ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktaysa da ayet, hadis ve sahabe sözleriyle teyit edilen birinci görüşün daha isabetli olacağı görünmektedir. İlk görüşün daha doğru olacağını, Hz Muhammed’in Müttaki el-Hindi’den alınan ve günahı ile sevabı eşit olanların Araf’ta kalacaklarını bildiren hadisi de buna delil olarak gösterilmektedir.
          Kuran-ı Kerim’deki Araf Suresi, 206 ayetten oluşur ve Hicret öncesi Mekke’de nazil olmuş 7 nci suredir. Bu surede, çok genel olarak Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlere ve kitaplara inanmanın ve bunlara iman etmenin öneminden ve buna uyup uymamaya göre olumlu veya olumsuz sonuçlarından bahsedilmektedir. İnsanın yaratılışından başlayıp Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayp, Musa isimli peygamberlerin toplumlara gönderilme nedenleri belirtilmektedir. Ayrıca cennet, cehennem ve arafta kimlerin olacağına da değinilmektedir.                            
          Musevilikte de “Araf” öğretisi bulunmaktadır. MÖ 2 nci ve 1 nci yüzyıllardaki Musevi inançları buna kaynaklık eder. Benzer şekilde Hristiyanlıkta da Araf inancı mevcuttur. Hristiyanlıktaki Katolik inancı, Protestan inancına göre daha fazla Araf inancına yer verir. Kilisenin ilk dönemlerinde birçok ilahiyatçı arafın varlığına inanılmasını zorunlu sayıyorlardı. Fakat, Ortaçağda Lyon ve Floransa konsillerine; daha sonra Reform Döneminde Trent konsiline değin “araf öğretisi” resmi biçimde tanımlanamadı. Arafın yeri, süresi ve burada uygulanan cezaların niteliğine ilişkin sorular ise Hristiyanlıkta da günümüze değin cevaplandırılamamıştır. Arafın varlığı Kitabı Mukaddes’e aykırı görülerek özellikle Protestan, bazı Ortodoks ve Doğu Hristiyanlığının Süryaniler, Nasturiler gibi bazı bağımsız kiliseleri tarafından inkâr edilmiştir. Yine de Doğulu Hristiyanların çoğu, yaşayan iman sahiplerinin dua ve iyilikleriyle ölülere yardımcı olacağına inanır.
            
       “Araf kavramı”, gerek geçmişte değişik sanat alanlarında, gerekse günümüzde özellikle de edebiyat ve film dünyasında daha çok sıkışmışlık ve iki arada bir derede kalma gibi durumlara gönderme yapmak amacıyla “isim” olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır. Dante’nin İlahi Komedya (Divine Comedy) isimli eserinde de Araf konusu geçmektedir. Eserin ilgili bölümlerini büyük ressam Gustave Dore resimlemiştir. Yukarıda yer alan resim bu resimlerden sadece bir tanesidir. (Diğerlerini bu linkte "Purgatory" başlığı altında bulabilirsiniz. Ayrıca Cennet ve Cehennem başlıkları da vardır.). Ayrıca ressam Salvador Dali de İlahi Komedya'da Araf konulu resimler yapmıştır. Araf isimli bazı filmler ve romanlar da bulunmaktadır. Örneğin Elif Şafak’ın Araf isimli romanı ve Sofi Oksanen’den Araf isimli diğer bir roman edebiyat dünyasından sadece iki örnektir.

NOT: Spiritüel ve ezoterik felsefeye göre “Araf Öğretisi”nin ne olduğunu araştırdığımda “henüz” bir şey bulamadım. Bu alanda bulabildiklerim olursa, bunları da güncelleme notuyla buraya ekleyeceğim.

 FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

1.    Ana Britannica Ansiklopedisi Cilt:2
2.    Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Cilt:3
3.    Kuran-ı Kerim Araf Suresi

Merak Edenler İçin ARAF Konulu Diğer Bazı Linkler:

Araf Suresi Türkçe Meali burada
Araf konulu değişik bir blog yazısı burada
Yabancı Kaynaklarda Araf (Purgatory) hakkında bilgi burada
Dante’nin İlahi Komedya eseri hakkında bilgi burada
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder