Geçen ay, Beyoğlu-Galatasaray’da bulunan
TÜRVAK Sinema Tiyatro Müzesi’ne gittim. Galatasaray Lisesi ile Yapı Kredi
Bankası binası arasındaki meydandan biraz aşağı inince müzeyi bulup içeri girdim. Bu
müze, 1996 yılında kurulan Türker İnanoğlu Vakfı’nın yönetiminde olan bir müze
ve aynı zamanda vakfın da merkezi olarak bulunuyor. Müzenin tam ismi, “TÜRVAK
Sinema Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı”. Ben, kitaplık bölümünü gezmesem de isteyen
araştırmacılar, akademisyen ve öğrenciler, sinema, tiyatro ve genel kültür
alanlarındaki 60.000 ciltlik arşive sahip olan Ulvi Uraz Sanat Kitaplığı'ndan faydalanabiliyor.
Müzede, Giriş Salonu’ndan başka 4 ayrı katta birçok
salon var ve hakkını vererek gezerseniz bir-iki saatinizi rahatlıkla harcayabilirsiniz.
Fakat, müze salonlarında zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Benim
tavsiyem, aceleye getirmeyeceğiniz bir zamanda gitmeniz. Kattan kata, salondan
salona geçişte içinizdeki nostaljik duygular yoğunlaşabilir. Çünkü, sadece
sinema değil, tiyatro, televizyon, hatta radyo dünyasından tanışık olduğunuz
sanatçıları ard arda fotoğraflarda, balmumu heykellerde, afişlerde genç ve daha
olgun yaşlarda görebiliyorsunuz. Bu arada film, televizyon ve tiyatro
dünyasındaki yüzlerce sanatçının en güzel fotoğrafları da,
salonlarda hatta merdivenler boyunca size gülümsüyorlar. Fotoğraf çerçevelerinin altlarında gizlenmeden yer alan doğum tarihleriyle…
salonlarda hatta merdivenler boyunca size gülümsüyorlar. Fotoğraf çerçevelerinin altlarında gizlenmeden yer alan doğum tarihleriyle…
Gerek
Cumhuriyet dönemi öncesinde, gerek sonrasında tiyatrolar, gezici kumpanyalar,
açık ve kapalı sinemalar, hatta köylere kadar giden gezici sinemalar halkımızın
neredeyse tek eğlencesiydi. Çok önceleri tiyatro ve film gibi görsel eğlenceler
ile sadece üst tabakaya hitap eden bu sanat gösterileri, zamanla avama ulaştı
ve tüm halkın ulaşabileceği dönemleri yaşadı. Örneğin müzede gördüğüm bazı
fotoğraflarda _ sanırım 1950-60’lı yıllardı_ sinemadaki yıldız oyuncuları
gören, yanında duran insanların gözlerindeki neşeyi, mutluluğu, özlemi gördüm.
Bunun yanında anlatılan meşhur bir anekdota göre, aynı halkımız o dönemde sinemanın
kötü adamı Erol Taş’ı gördüğünde taş yağmuruna da tutmuştur. Onun da “Atın, siz
bana ekmek atıyorsunuz, ekmek..” dediği rivayet edilir.
Sonra
afişleri görüp inceledim. Kimileri fotoğraf olsa da, önemli bir kısmının
resmedilerek oluşturulmuş apayrı bir sanat olan bu afişlere de göz atmanızı
tavsiye ederim. Ben incelemedim ama TÜRVAK Yayınlarından çıkmış olan “5555 Afişle Türk Sineması” isimli devasa albüm kitap içerisinde sanırım müzede yer
almayan bir çok afiş de bulunuyor. Geçmişte ressamların uzun emek harcayarak
oluşturdukları bu film afişleri günümüzde artık bilgisayar üzerinde bazı fotoğraf
programları ile hallediliyor.
Yaklaşık olarak 1980’li yıllara kadar
sinema, halkımız üzerinde daha çok eğlendirici bir rol oynuyordu. “Sanat, halk
içindi” Çok genel olarak, 1990’lı yıllardan sonra ise “Sanat, sanat için” oldu.
Eski Türk filmlerinin isminin konduğu Yeşilçam artık tarih oldu. Fakat,
siz bu “tarih”i ister nostaljik duygularla hatırlamak, ister daha çok merak
edip araştırmak için hatta çocuğunuza, daha genç olan kuşağa tanıtmak için de ziyaret
edebilirsiniz. Çünkü, müze halen, Türkiye’nin ilk ve tek sinema ve televizyon
müzesi olma niteliğini taşıyor. Müzeyi gezdikten sonra giriş katında bulunan
kafesinde de açlığınızı giderip bir şeyler içebilirsiniz.
UNUTULMAZ
YEŞİLÇAM REPLİKLERİ
Geçmiş
dönemlerde halkımızı güldürmesinin yanında hüzünlendiren, ağlatan fakat yine de insani vasıfları öven,
filmin sonunda kötülüğe papuç bırakmayıp moral duygusunu yüksekte tutan Yeşilçam sinemasından bazı unutulmaz sözleri nostaljik
duygularla anmak için buraya eklemek istedim:
N'ayır,
n'olamaz!
Güzel olduğunuz
kadar küstahsınız da.
Nen var kuzum.
Hayır, siz
kovmuyorsunuz, ben istifa ediyorum!
Bu, anam için,
bu babam için, bu da bütün Türk halkı için.
Evlenince pembe panjurlu
bir evimiz olacak.
Hatırlar
mısınız, bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı.
Amca, size baba
diyebilir miyim?
Üstlendiğin
vazife çok mühim Kemal, bu görevi layıkıyla yapacağından eminim.
Senin annen bir
melekti yavrum.
Tanrım, bu
resim... bu resim...
Aman Tanrım,
göremiyorum... göremiyorum.. kör oldum.
Görüyorum... görüyorum…
Aman Allahım, ne
kadar mesudum...
Metanetinizi
muhafaza ediniz. Tanrıdan ümit kesilmez.
Tanrım neden,
neden ben!
Çocuğumun
ameliyat parası için yaptım her şeyi.
Bu resimdeki
amca kim anne?
Hayır Tamer,
olaylar sandığın gibi değil.
Vücuduma sahip
olabilirsin ama ruhuma asla.
Fakirsin sen,
fakir, fakir…
Beni paranla
satın alabileceğini mi sandın?
Son nefesimde
her şeyi itiraf etmek istiyorum, katil benim.
MERAKLISI İÇİN İLGİLİ DİĞER LİNKLER:
Müze ile ilgili daha geniş
bilgi almak isterseniz, TÜRVAK Müzesi’nin internet sitesi burada.
Merak uyandırıcı bir yazı olmuş :]
YanıtlaSilBirçok kez gitmeyi aklımdan geçirdim fakat bir türlü niyetlenemedim.
peki sizce bu müzeyi bilinçli olarak mı gezmek gerekir , Fransız kalmak olası mıdır?
Daha önce seyrettiğiniz Yeşilçam filmleri, müze ile ilgili gerekli bilincinizi zaten oluşturacaktır. Keyifli gezmeler...
YanıtlaSil