6 Ekim 2012 Cumartesi

KUVAYİ MİLLİYE DESTANI (İnceleme)



                     EDEBİYAT UYARLAMALARI–7

                                                                                Kurtuluş Savaşı’nı Yaratanlara ve Yaşatanlara…
      Bu ay her yönüyle sıra dışı bir uyarlamadan bahsedeceğiz. Tarihimizdeki eşsiz ve sıra dışı bir var olma mücadelesi ile bunun zaferi olan Kurtuluş Savaşı’ndan ve bu zaferin tarihi gerçeklerinden ilham alan Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye (Destanı) ile aynı isimli ve Nuri Kurtcebe imzalı çizgi roman uyarlamasını inceleyeceğiz. Ayrıca bu güzel eserin televizyon dizisi yapılması projesinden bahsedeceğiz.

  
VAROLUŞ ZAFERİNİN GÜZEL ŞİİRİ: KUVAYİ MİLLİYE DESTANI

    Kurtuluş Savaşımızın en güzel ve çarpıcı edebi eserlerinden biri hiç şüphesiz Kuvayi Milliye Destanı isimli şiirdir. Bu şiirin adı “Kuvayi Milliye” ise de “daha kolay anlaşılması için “Kuvayi Milliye Destanı” şeklinde de anılmakta ve kullanılmaktadır. Hatta, yer yer “Kurtuluş Savaşı Destanı” şeklinde de anılmaktadır. Kuvayi Milliye Destanı şeklinde söylemek de yanlış olmaz, çünkü Nazım Hikmet bu eserin son şeklini verip yayınlatmak istediğinde baskı nüshasının kapağına “Kuvayi Milliye” yazıp hemen altına da “Destan” ifadesini küçük harflerle eklemiştir. (Kaynak: Cevdet Kudret araştırması-1968) Nazım Hikmet, bu eserini vatan hainliği suçuyla ceza aldığı hapis yıllarında yazmıştır. 1939’da İstanbul Tevkifhanesi’nde yazmaya başlamış, 1940’da Çankırı Hapishanesi’nde ve 1941’de Bursa Hapishanesi’nde yazarak tamamlamıştır. Muhtemelen, şairin bu şiiri yazmasının esas nedeni,  kendisinin zannedildiği gibi bir vatan haini olmadığını, her şeyiyle vatanına ve halkına olan bağlılığını sanatıyla gösterme amacı taşımasıdır. Bu tarihten sonra eser üzerinde 1950 yılına kadar bazı düzeltmeler ve eklemeler de yaptığı bilinmektedir.
    Eser, Nazım Hikmet’in uzun okumaları ve araştırmaları sonucunda yazılmış, yazıldıktan sonra da zaman zaman esere tekrar dönülerek son şeklini almıştır. Bu okumalardan biri de Atatürk’ün “Nutuk” isimli eseridir. Eserde anlatılan olaylar gerçekten yaşanmış olaylar ve her bir karakter, halkın kendisinden olan gerçek kimliklerdir. Şair, çok bilinen bir şekilde zaferin komutanlarını ve bunların yakın çevresini değil, pek bilinmeyen, kıyıda köşede kalmış isimlerinden yani halktan bir destan yaratmayı tercih etmiştir ve bunda da başarılı olmuştur. Şairin şirini yazarken, dayısı olan ve Atatürk’ün silah arkadaşı General Ali Fuat Cebesoy’dan belge ve kaynak yardımı aldığı, hatta hapishanede ziyaretine gelenlerden de çeşitli bilgiler edindiği bilinen hususlardır. 

   Nazım Hikmet’in eserleri 1938 yılından itibaren yasaklandığı için uzun yıllar gizli-saklı bir şekilde eserleri okunabilmiş, ancak 1965 yılından itibaren ülkemizde yasal olarak basılabilmiştir. Dünyada belki de örneği olmayacak veya çok nadir görülebilecek şekilde çizer Nuri Kurtcebe tarafından şiirin her bir dizesine sadık kalınarak çizgi romana uyarlanmıştır. Bilgi Yayınevi tarafından ilki 1968’de, ve genişletilmiş baskı olarak 1974’de eser eksiksiz ve son haliyle basılmaya başlanmış; ayrıca içinde ressam Abidin Dino’nun “Kuvayi Milliye İnsanları” isimli toplam 18 resminin (bir tanesi yukarıda), Cevdet Kudret’in açıklamalı ve karşılaştırmalı notlarının ve şairin destanın başına eklemek isteyip yazdığı sonra da vazgeçtiği “Hikayei Dastan” başlıklı yazısı da bu basımlarda bulunabilir. Eserin yayın haklarını halen elinde bulunduran Yapı Kredi Yayınları’nın (YKY) halen piyasada olan yeşil kapaklı ve içinde Kuvayi Milliye’den başka Saat 21-22 Şiirleri, Dört Hapisaneden, Rubailer isimli diğer şiirlerinin de olduğu günümüzdeki baskısından daha zengin kapsamdaki bu eski baskıların daha değerli ve kapsamlı  olduğunu düşünüyorum.


BLOG GÜNCELLEME NOTU: Yapı Kredi Yayınları, yıllar sonra ilk “yeni” baskısı yapılan “Kuvayı Milliye-Abidin Dino Desenleriyle” kitabını Mart 2013’de yayınlamıştır. (YKY sitesi burada.) Kitap kapak resmi aşağıda.



Destan, Başlangıç bölümündeki “Onlar” başlığı altındaki mısralar ile başlar ve destanın son kısmı da aynı mısralar ile biter:

Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hâkim,
ve çocukturlar

ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Onlar ki uyup hainin iğvasına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

   Yine son mısralarda şairin “Biliyoruz ki layığınca olmadı bu kitap, Türk halkı bağışlasın bizi,…” şeklindeki mütevazi mısralarında şairin daha kapsamlı ve daha uzun bir destan yazma isteğini de anlayabiliyoruz. “Memleketimden İnsan Manzaraları” (1967 baskısı Sayfa:664) isimli eserinde “…Türk halkının Kurtuluş Savaşı’nın destanını ayrı ve koskocaman bir destan olarak yazmak isterdim elbet. Fakat, bunun için elimde imkan yok. Gayet basit, mesela İnönü Meydan Muharebesi’nin cereyan ettiği tabiat parçasını bile gidip görmedim…” şeklinde düşüncelerini yazmıştır.   
   Esasında Cevdet Kudret’in araştırmasına ve yukarıda şairin belirttiği düşüncelerine göre; şair önceleri “Kuvayi Milliye’yi ayrı bir kitap olarak bastırmayı düşünmüyordu. Fakat, genel af sonrası tahliye olduktan sonra (1950) Memleketimden İnsan Manzaraları kitabı için yazdığı “Kambur Kerim’in Hikayesi” ve “Kartallı Kazım’ın Hikayesi” bölümlerini fikir değiştirip Kuvayi Milliye’ye katmış ve bunu bağımsız bir kitap olarak yayınlatmayı istemiştir. (Kaynak:Kuvayi Milliye 1974-Bilgi Yayınevi)

 NAZIM HİKMET KİMDİR? :      

    Tam ismiyle Nazım Hikmet Ran, dünya çapında tanınıp okunan şairimizdir.  15 Ocak 1902’de Selanik’te doğmuştur. Fakat, asıl doğum tarihi 20 Kasım 1901’dir. Sene kaybetmemesi için ailesi tarafından 1902 tarihi kayıt ettirilmiştir. Babası matbuat müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu görevlerinde bulunan Hikmet Bey, annesi ressam Celile Hanım’dır. Bir süre Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Sultanisi) ve sonra Heybeliada Bahriye Mektebi’nde okumuştur. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya geçmiştir. Hamidiye Kruvazöründe güverte subaylığı yaparken sağlık nedeni ile ordudan ayrılmak zorunda kalır. Bolu’ya öğretmen olarak atanır. Sonra Sovyetler Birliği’ne giderek Moskova Üniversitesi’nde toplumbilim ve iktisat eğitimi görür. Komünizm ile burada tanışmıştır. Yurda dönünce yayınlanan şiirlerinde komünizmi savunduğu için ceza alma durumu ile karşılaşır ve tekrar Sovyetler Birliği’ne gider. 1928’de çıkan af sonucunda yurduna döner. Bu kez Resimli Ay dergisinde, çeşitli gazetelerde ve film stüdyolarında çalışmaya başlar. 


    1938 yılında bir harp okulu öğrencisi Nazım Hikmet’in şiirini okuyunca şair için sıkıntılı günler başlar ve bu süreç vatan hainliğinden başlayarak vatandaşlıktan çıkarılmaya kadar uzanan bir süreci de tetikler. 29 Mart 1938’de “Askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik etme” suçuyla önce 15 yıl, sonrasında ve başka bir davayla toplamda 28 yıl hapse mahkûm edilir. Çünkü, harp okullarında yapılan aramalarda şairin bazı eserleri öğrencilerde bulunmuştur. N.Hikmet’in öğrencileri örgütlediği iddia edilerek sonuca gidilir. Bunun üzerine önce şair, sonra da annesi Atatürk’e mektup yazarlar. Mektupta ” Cumhur Reisi Atatürk’ün Yüksek Katına, Türk ordusunu isyana teşvik ettiğim iddiasıyla 15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk donanmasını isyana teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılâbına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim. Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var… Başvurabileceğim en inkılâpçı baş sensin. Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum.” ifadeleri dikkat çekicidir. 18 Ağustos 1938 tarihli bu mektup ile annesinin mektubunun Atatürk’e ulaşmadığı anlaşılmaktadır. Bu mektubun varlığını,  yıllar sonra Radikal Gazetesi ortaya çıkarmış 21 Nisan 2011’de haber yapmıştır. Cumhurbaşkanlığı Arşivlerinin tasnifi çalışmaları sırasında yeni ortaya çıkarılan bu duruma göre ve yapılan incelemede o dönemde Cumhurbaşkanlığı makamının defterine girerek kayda alındığı görülmüştür. O sıralarda hastalığı nedeni ile Dolmabahçe Sarayı’nda istirahat etmekte olan Atatürk’e, yakınındakiler tarafından Gazi’nin ilerleyen hastalığı nedeniyle bu mektupların ulaştırıl(a)madığı anlaşılmaktadır. Yapılan kaydın sonrasında mektubun ulaştırıldığına veya başka bir işlem yapıldığına dair bir kanıt veya anı türü bir tanık beyanı bulunmamakta veya bilinmemektedir.

    12 yıl hapis hayatı yaşadıktan sonra 1950 yılında çıkarılan af ile tahliye olur, sağlığı yerinde olmadığı halde bu kez de 50 yaşının öncesinde askere alınacağı haberleri gelmeye başlar. Kendisinin Sabahattin Ali gibi bir komploya maruz kalacağını ve öldürüleceğini düşünerek, yapılan bir planla tekrar Sovyetler Birliği’ne gider. Bundan sonra yurduna bir daha dönemeyecektir. Ürettiği eserler kadar yaşadığı aşklar da ilgi konusu olmuştur. İlk eşi Nüzhet Hanım, sonra evlendiği Piraye Hanım, daha sonra evlendiği ve oğlu Memet’in annesi olan Münevver Hanım, 1950 sonrası Sovyetler Birliği’nde iken doktoru ve sevgilisi olan sonradan evlendiği Doktor Galina ve son olarak yaşamının yaklaşık son üç yılında hayatında olup evlendiği Vera. 3 Haziran 1963 yılında (resmi olarak) 61 yaşında iken  Moskova’da kapısına gelen sabah gazetelerini almak için sokak kapısına gittiğinde kalp krizinden vefat eder. Moskova’daki cenazesinde sevdiği ve hayatında yer etmiş olan 3 kadın bulunmuştur: Oğlu Memed ile birlikte Münevver, Doktor Galina ve Vera.
  Şairliğinin yanı sıra tiyatro ve senaryo yazarlığı, ressamlığı da sanat becerileri olarak kendisinde bulunuyordu. Nazım Hikmet, 25 Temmuz 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkartılır. 10 Ocak 2009 tarihli yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile daha önce alınan bu karar yürürlükten kaldırılarak tekrar Türk vatandaşı olarak kabul edilir. Mezarını Türkiye’ye getirme teşebbüsleri zaman zaman gündeme gelse de çeşitli nedenlerle bu gerçekleşmemiştir. 


NURİ KURTCEBE KİMDİR?
    Nuri Kurtcebe, 8 Ocak 1949’da Yatağan-Muğla’da doğdu. Babasının subay olmasından ötürü Türkiye’nin çeşitli yerlerinde eğitim gördü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde de bir süre eğitimine devam etti. Daha sonra dönemin ünlü mizah dergisi Gırgır’da çalışmaya başladı. Dergide, Gaddar Davut, Mokok gibi unutulmaz tiplemeler yarattı. Astronotluğa ve uzaya olan sevgisinden “Uyduruk Uzay Hikayeleri” isimli ve Türkiye’de ilk defa kısa metrajlı bilimkurgu ve fantastik çizgi serisi oluşturdu. Daha sonra bu seri İletişim Yayınlarından “Boyut Farkı” isimli albümde toplanarak yayınlandı. Çizer Kurtcebe, İlhan İrem’in Pencere Köprü ve Ötesi isimli albümüne kapak resmi ile kitabına resimler de yapmıştır. Uğur Mumcu’nun “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” yazısını çizgiye döktü. Bir dönem Cumhuriyet Gazetesinde Sessiz Sedasız başlığı altında çizgi bantları yayınlandı. Kuvayı Milliye çizgi romanını ise yaklaşık bir buçuk yılda tamamlayarak 2001 yılında yayınlandı. N.Kurtcebe’nin aldığı birçok ödül bulunmaktadır. Bu ödüllerden bazıları “Yılın Hasan Tahsinleri”, “Çağdaş Eğitim Vakfı Ödülü” ve “Uğur Mumcu Özel Ödülü” dür.          
                                 Nuri Kurtcebe'nin ilgili videosu için resmin üstüne tıklayınız.
SIRA DIŞI VE BAŞARILI BİR UYARLAMA KUVAYI MİLLİYE (Çizgi Roman) VE DİĞERLERİ:
    Kuvayı Milliye Destanını çizgi romana uyarlamak Nuri Kurtcebe’nin gençlik hayalidir. Çizer, bu eseri 1998 yılı Kasım-Aralık aylarında çizmeye başlar. Bu eseri çizmeye başlarken akciğer kanseri olduğunu öğrenen çizer, eserini bitirebilme azmiyle ayakta kalmış ve kemoterapi seansları ile önemli bir ameliyat sonrası kanseri yenmiştir. Leman Yayınları tarafından 2001 yılında ilk baskısı yapılan eserin, 2010 yılında başka bir kapakla ikinci baskısı yapılmıştır.
    Oğuz Aral’ın Leman Basın Yayın’dan çıkmış olan çizgi roman albümünün önsözüne yazdıkları çarpıcıdır: “Kuvayi Milliye sadece sözcüklerden ibaret değildi. Resimdi, müzikti, sinemaydı, renkti, kokuydu, hatta karikatürdü. (Dağ başında anadan üryan cepheye silah kaçıran bir şöförü hangi sanatla anlatabilirsiniz?) Ne yazık ki, destanı kimse film yapmadı, Yunus Emre Oratoryosu gibi müziğini de bestelemedi... En eski sanatlardan olan şiirin en yeni sanat olan çizgi romanla böylesine can kardeş gibi sarmaş dolaş olabilmesi beni hem çok sevindirdi hem çok şaşırttı. Bugüne kadar başka bir örneğini görmüş değilim.”   
     Eser çizgi romana uyarlanırken Nuri Kurtcebe de ayrıca araştırma yapmış ve her bir sahnenin nasıl olacağını kare kare planlamış ve hem destanı hem de kendi çizgi romanını adeta ölümsüzleştirmiştir. Çizim olarak iki yıla yaklaşan bir süre almasına rağmen çizerin zihninde karelerin oluşması, eminiz ki çok daha fazla bir süreyi almıştır.
Kuvayı Milliye’nin Kahramanları:
1. Antepli Karayılan
2. Adapazarlı Kambur Kerim
3. Arhaveli İsmail
4. Nurettin Eşfak
5. Manastırlı Hamdi ile Reşadiyeli Veli Oğlu Memet
6. Kartallı Kâzım
7. Kadınlarımız ve Süleymaniyeli Şoför Ahmet
8. İzmir Rıhtımı’ndan Akdeniz’e bakan Nefer

     Destanda anlatılan kahramanların kimler olduğunu, neler yaşadıklarından bahsederek eserin sürprizlerini ve güzelliğini bozmayalım. Merak eden açıp okusun diyelim. Müşfik Kenter’den Rüştü Asyalı’ya, Cüneyt Türel’e kadar birçok sanatçı tarafından seslendirilmiş, birçok kez de tiyatroya uyarlanan eser 2003 yılında şef Orhan Şallıel tarafından Kuvayi Milliye Operası ismi altında sahnelenmiştir. Ayrıca Fazıl Say tarafından KuvayiMilliye Şehitleri adı altında yaklaşık üç dakikalık bir beste-koro çalışması da bulunmaktadır. Youtube sitesi içinde arama yapıldığında bazı ses sanatçılarının destanı okuma videolarına da ulaşabilirsiniz. Bu videoların bir kısmında Nuri Kurtcebe’nin çizgi roman çalışmasından kareler de kullanılarak şiir (ses) ve çizgi romanın buluştuğu “karma uyarlama”yı da dinleyip seyredebilirsiniz. (“Başlangıç_Onlar” ve “Karayılan Hikâyesi’”nin ilgili videosu burada veya aşağıda:



  YENİ BİR UYARLAMA GELİYOR: KUVAYI MİLLİYE TELEVİZYON DİZİSİ
    Eserin bir televizyon dizisine uyarlanması çalışmaları da başlamıştır. Eserin telif haklarını elinde bulunduran Yapı Kredi Kültür Yayınları’yla Limon Yapım’dan Hayri Aslan, 7 Ağustos 2012’de “Kuvayi Milliye Destanı”nı dizi yapmak için anlaşma imzaladılar. Ahmet Yurdakul tarafından senaryo yazım çalışması halen devam etmektedir. 2013-2014 döneminde, yani yaklaşık bir yıl sonra gösterimi başlayacak dizi için, destanda yer alan her bir “bap (bölüm)” için 4 dizi bölümü planlanmış ve böylelikle 8 bap içeren şiirin toplamda 32 bölümlük bir televizyon dizisi olması kararlaştırılmıştır. Her bir bölüm ve kahraman için 4 dizi planlanacağı için bu televizyon uyarlamasının serbest bir uyarlama olacağı ve destanda yazılanların ötesinde başka ilave senaryo konuları ile yan kahramanların diziye eklenip her bir bapın (bölümün) genişletileceği anlaşılmaktadır. Dizi için gerçek mekânların kullanılacağı ve büyük bir dekor kurulacağı, telif anlaşmalarının sürdürüldüğü, şairin varislerinin de bu projeyi destekledikleri gelen ilk bilgiler arasındadır. Ayrıca, daha çok yeni neslin tarihimizi bilmesi açısından bunun yapılmak istendiği ve ince detaylara önem verildiği de belirtilmektedir. 



Eserin destanda bulunan ve söz konusu dizinin de aynı şekilde uyarlanacağı bölümleri şu şekildedir:
Başlangıç: Onlar
Birinci Bap: Yıl 1918-1919 ve Karayılan Hikayesi.
İkinci Bap: Yıl Yine 1919 ve İstanbul’un Hali ve Erzurum-Sivas Kongreleri ve Kambur Kerim’in Hikayesi.
Üçüncü Bap: Yıl 1920 ve Arhaveli İsmail’in Hikayesi.
Dördüncü Bap: Nurettin Eşfak’ın Bir Mektubu ve Bir Şiiri.
Beşinci Bap: 920’nin 16 Mart’ı ve Manastırlı Hamdi Efendi ve Reşadiyeli Veli oğlu Memet’in Hikayesi.
Altıncı Bap: Muharebeler ve Düşman Elinde Kalanlar ve Kartallı Kâzım’ın Hikayesi.
Yedinci Bap: 922 ağustos ayı ve Kadınlarımız ve 6 Ağustos Emri ve Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi.  
Sekizinci Bap: 26 Ağustos Gecesinde Saatlar İki Otuzdan Beş Otuza Kadar ve İzmir Rıhtımından Akdeniz’e Bakan Nefer.
      Dizide söz konusu kahramanlar dışında, Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye’yi yazarken canlandırılacağı da belirtilmektedir. Dizi hazırlığı yapılırken, umarız Nuri Kurtcebe’nin çizgi romanı, senaryo yazarı ve yönetmen için en azından bazı sahnelerde bir “storyboard- taslak çekim planı” işlevi de görür ve dizinin görselliğini daha iyi yansıtmış olur. Söz konusu dizi çekilirken, bunun daha kısa olan bir film versiyonunun da kurgulanarak bir filminin olmasının çok daha kalıcı ve daha uygun olacağını düşünüyoruz. Umarız bu dizi projesi, “rating uğruna” harcanmayan ve eserin özüne sadık kalan başarılı bir uyarlama olur.

 KUVAYI MİLLİYE'NİN ANLAMI HAKKINDA:
     Arapça’dan gelen “kuva” kelimesi “kuvvetler” demektir. Dolayısıyla, kelime anlamı olarak Kuvayı Milliye de “Milli Kuvvetler” anlamına gelir. 1’nci Dünya Savaşı’ndan sonra ve Kurtuluş Savaşı sırasında düzenli ordu kurulmadan önce işgal güçlerine karşı, işbirlikçi İstanbul hükümetinin aldığı tüm itirazlara ve tedbirlere karşın halkın yerel olarak direniş göstermesi ve çoğu yerde bir yerlerden talimat almadan yurdun dört bir tarafında mukavemet teşkilatlarını, yani milis kuvvetlerini kurması, Kuvayı Milliye’nin özünü ve anlamını teşkil eder. İzmir’e 15 Mayıs’ta çıkan Yunan kuvvetlerine gazeteci Hasan Tahsin’in kurşun atması ve şehit edilmesi, Kuvayı Milliye faaliyetinin başladığı olay ve zaman olarak kabul edilir.
     Kuvayı Milliye’nin bu somut anlamından öte, Kuvayı Milliye daha çok bir ruhtur, mücadele etme azminin sembolüdür. Vatanı emparyalistlerin boyunduruğundan kurtarmak, namusunu ve onurunu korumak adına direnmek ve mücadele etmek demektir. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı sonrasında gönderdiği telgraf ve yayınladığı tebliğlerle bu yerel mukavemet kuvvetlerinin ve Müdafai Hukuk Cemiyetlerinin kurulmasını ve yaygınlaşmasını sağladığı da bir gerçektir. Daha sonrasında ise kademe kademe bu Kuvayı Milliye teşkilatları kaldırılarak düzenli ordunun kurulması sağlanmıştır. Fakat, somut olarak kaldırılan bu güçlere karşın bunun taşıdığı anlam ise, Kurtuluş Savaşı bitimine kadar ve hatta sonrasında da “Kuvayı Milliye Ruhu” tanımı ile devam etmiştir.
     Kuvayı Milliye’nin belki de en önemli sembolü kalpaktır. Kalpak, o dönemde “kuvvacı” olmanın sembolüdür. Yalnız kalpağın sivri köşelerini başlarının sağına ve soluna denk getirerek giymek, “Ben Mustafa Kemal’ciyim ve Anadolu’daki mücadeleye de destek veriyorum” anlamı taşıyordu. Kalpağı bu şekilde çevirmeden sivri köşeleri başın önünde ve arkasında giymek ise “Ben bu işlerde yokum” anlamı taşıyordu. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sırasında ve hatta zafer kazanıldıktan tam iki yıl sonra, 30 Ağustos 1924’de Kütahya Dumlupınar-Çalköy’deki zaferin kutlamasına ve Şehit Sancaktar Anıtı’nın temel atma törenine kalpağı ile gelmiştir.
     Kısaca, Kuvayı Milliye, gerçek bir halk destanıdır. Halkın büyük çoğunluğunun, önce işgali mecburen kabul ettiği, sonrasında ise bir avuç azınlık olan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının inancından ve peşinden gidip dalga dalga büyüyen ve mazlum milletlere de örnek olmuş, ismi gibi gerçek bir halk hareketidir Kuvayı Milliye. İçinde erkek, kadın, çocuk, ihtiyar hemen her kesimin olduğu bir harekettir. O dönemde vatanın işgali sonrasında böylesi bir işe kalkışmak hayal ötesi ve bir çılgınlık idi. Sadece ülkemizdeki vatandaşlarımızın genel bakış açısından değil, hatta daha çok dışımızdaki ülkeler açısından… Örneğin 1921 yılında gazetesine yazı göndermek için Ankara’da bulunan muhtemelen İngiliz bir gazeteci, yazısını telgraf olarak yazıp telgrafhaneye gönderiyor. “Ankara, dağlar arasında bir bataklıktır. Bu bataklığın içinde bir yığın kurbağa başlarını havaya kaldırmış durmadan ötüp durmakta ve dünyaya meydan okumaktadır”.  Fakat, o dönemde yurtdışına gönderilen tüm mektup ve telgraflar Matbuat Umum Müdürünün kontrolünden ve sansüründen geçtiği için müdür, bu telgrafı şu şekilde değiştiriyor: “Ankara, Anadolu’nun ortasında çorak, bakımsız ve kerpiç evli küçük bir şehirdir. Bu şehirde bir avuç kahraman, medeni Avrupa’nın zulüm ve istibdadına karşı isyan ederek milli istiklallerini korumaya çalışmaktadırlar”  (Kaynak: Kuva-yı Milliye -2007 Jotun)
      
 SON SÖZ VE BAZI SEÇENEKLER: 
      Eserin televizyon dizisine uyarlanması çalışmaları devam ederken, 11 Eylül 2012 tarihli gazete haberlerinde bunun tersine şaşırtıcı bir gelişme meydana gelmiştir. Piyasada satışına izin verildiği halde, “Nazım Hikmet’in Bütün Eserleri” ile “Kurtuluş Savaşı Destanı (Kuvayı Milliye)” isimli eserleri, diğer yüzlerce kitap, dergi vb. gibi üzerindeki “yasak kararı”nın hala devam ettiği ve bu nedenle Ankara Emniyeti’nin, 3’ncü Yargı Paketi kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılık makamına bu yasaklı listeyi gönderdiği yazılmaktadır. Böylelikle, yeniden değerlendirilme yapılması ve çıkacak karar ile “yasaklı liste”nin (Kuvayi Milliye başta olmak üzere) önemli bir bölümünün “kağıt üzerindeki yasağın” çok büyük bir ihtimalle 2013 yılı başlarında tamamen kaldırılacağı beklenmektedir.
    Sonuç olarak, tarihimizdeki Kuvayi Milliye, her yönüyle ve şekliyle bir gerçektir, bir destandır. Bu gerçeklikten Nazım Hikmet, bir destansı şiir yaratmıştır ki bu, sıralı tüm nesillere aktarılacak bir sanat eseridir. Şiirden başlayarak tiyatroya, çizgi romana, operaya, televizyon dizisine kadar çeşitli şekillerde uyarlamalarının olması öncelikle anlatılanların sanat değerine, hatta gerçekliğine, samimiyetine dayanır. Usta Oğuz Aral’ın destan ile ilgili isteğinin bir kısmı daha (“keşke filmi yapılsa”) gerçekleşmektedir. Kim bilir, Nuri Kurtcebe’nin de arzu ettiği şekilde animasyon filmi veya başka tür uyarlamaları da gelecekte gerçekleşebilir. 

      Hem şairi hem de çizeri konu alan eserlerden veya onların eserlerinden seçtiğimiz bazı seçenekleri tanıtalım: Çizer Nuri Kurtcebe’nin İletişim Yayınlarından 1991 yılında çıkmış çizgi albümü olan ve fantastik, bilimkurgu ve mizahi unsurları barındıran Boyut Farkı albümünü alıp okuyabilirsiniz. Yalnız bu çizgi albümün yeni baskısı olmadığı için ikinci el satış yerlerinden edinmeniz daha kolay olacaktır. Nazım Hikmet’i daha iyi tanımak istiyorsanız, duayen gazeteci ve yazar Hıfzı Topuz’un belgelere ve anılara dayanarak yazdığı Remzi Kitabevi’nin yayınladığı Hava Kurşun Gibi Ağır romanını okuyabilirsiniz. Yaşanmış anı ve tanıklıkların romana dönüştürülmesi, kitabı daha akıcı yapıyor ve kolay okumayı sağlıyor. Şair Nazım Hikmet’in yazdığı şiirlerden oluşan bir kitap alabilirsiniz. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı ve 1908 ile 1945 yılları arasındaki insanları anlatan ve içinde Kuvayi Milliye Destanı’ndaki bazı kahramanlara da göndermelerde bulunan Memleketimden İnsan Manzaraları kitabı uygun bir seçenek olabilir. Ya da Yapı Kredi Yayınları ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarının ortaklaşa hazırladıkları Büyük İnsanlık-Kendi Sesinden Şiirler-Nazım Hikmet” kitabını edinebilirsiniz. Kitapla birlikte verilen CD ekinde,  şairin Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte kayıt ettiği elliden fazla şiir, şairin kendi sesinden sunuluyor. Nazım Hikmet’in 100’ncü Doğum Yılı nedeniyle Can Dündar ve ekibi tarafından hazırlanan Nazım” Kitap-DVD’sini hem okuyup hem seyredebilirsiniz. Ya da, şairin Bursa Hapishanesi yıllarında yaşadıklarına odaklanan ve Yetkin Dikinciler’in şairi canlandırdığı Mavi Gözlü Dev(2007) filmini seyredebilirsiniz.  



     Kurtuluş Savaşı’nı anlatan öykü ve romanlardan bir seçki yaparsak; Kurtuluş Savaşı’nda yaşananlar konusunda uzman olan ve yazdığı 4 ciltlik “Kurtuluş Savaşı Günlüğü” eseriyle tanınan Zeki Sarıhan’ın yaşanan olaylardan derlediğiKurtuluş Savaşı Öykülerini okuyabilir veya okutabilirsiniz. Öğretmen Dünyası Yayınlarından çıkan bu öyküler serisinin en son olarak 4 ncü kitabı da çıktı. Erol Toy’un yazdığı 750 sayfayı aşan Toprak Acıkınca romanı ise milli mücadeleyi aynı Nazım Hikmet gibi sıradan halkın, köylünün bakış açısından anlatır. Alaşehir (Manisa) ve çevresindeki güç dengeleri, çıkar çatışmaları romanda milli mücadele ekseninde başarıyla anlatılır. Samim Kocagöz’ün gerçek olaylara, belgelere ve anılara dayanarak yazdığı Kalpaklılar romanını da okuyabilirsiniz. Bu roman, 1959 yılında filme de uyarlanmıştı. Yazarın, düzenli ordu kurulduktan sonraki dönemi ve kazanılan zaferleri benzer şekilde yazıp anlattığı Doludizgin romanı da bulunmaktadır. Hasan İzzettin Dinamo’nun 5 cilt halindeki romanı Kutsal İsyanda diğer bir seçenek olabilir. Kasım 1918’den 9 Eylül 1922’ye kadar olan dönemi daha çok Mustafa Kemal ve arkadaşlarının tarafından anlatan bu roman dizisi de uzun araştırmalar sonucunda yazılmıştır. Son dönemde yazılan ve Tüketici Akademisi 25’nci Uluslararası Kalite Ödülü kapsamında “2012 Yılın Kitabı” seçilen Gonca Elmas Akay’ın yazdığı Kara Fatma kitabı da başka bir seçenek olabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın subayı Kara Fatma lakaplı Fatma Seher’in hayatı serbest kurgu şeklinde yazılmış. 



      Kurtuluş Savaşı’nı gösterip anlatan albüm ile çizgi romanlardan bir seçki yaparsak; Jotun Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 2007 yılında çıkarttığı Kuva-yı Milliye isimli albüm kitabı tavsiye ederim. Bu yayında hemen hiç görmediğiniz fotoğraflar eşliğinde, milli mücadelenin Anadolu’da nasıl teşkilatlanarak zafere gidildiğini görüp okuyabiliyorsunuz. Eserdeki fotoğrafların bir kısmı işgal güçleri fotoğrafçılarının objektifinden çekilmiş. Atilla Oral arşivindeki fotoğraflar, gerçekten tarihi öneme sahip. Boyut Yayıncılık’tan çıkmış olan  KemalinTürkiyesi isimli albüm kitap ise Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yapılanlar ile ilgili bir belge-albüm. 1934-1948 yılları arasındaki genç Türkiye’yi fotoğraflar ve dönemin fikir insanlarının görüşleri ile o dönemde “La Turquie Kamaliste” isimli dergilerle dış dünyaya da tanıtmış olan bu özgün çalışmaya günümüzün yazarlarının görüşleri de eklenerek hem görsel hem de içerik açısından değerli bir belge-eser kazandırılmış.    

Mavi Medya Yayıncılık’ın hazırladığı Kurtuluş Savaşı-Kadın Kahramanlar çizgi roman setinde beş kadın kahramanız bulunuyor: Bunlar, Kılavuz Hatice, Kara Fatma, Erkek Halime, Nene Hatun ve Onbaşı Nezahat. Daha çok çocuk ve gençlere hitap eden çalışmada manga türüne yakın çizgiler benimsenmiş. Yine Mavi Medya Yayıncılık tarafından yayınlanan ve gerçeklere dayalı Gazi Kovan isimli çizgi romanı Nuri Kurtcebe çizgileri ile alıp okuyabilirsiniz.  Diğer bir usta çizerimiz, Suat Yalaz tarafından çizilen ve Kurtuluş Savaşı’nın içinde ve dışında Mustafa Kemal’e yapılan suikast teşebbüslerini Atatürk’e Suikastler belgesel-çizgi romanında  okuyabilirsiniz.




NOT: Yukarıdaki incelemem, ilk olarak Gölge e-Dergi'nin EKİM-2012 (61’nci) sayısında yayınlanmıştır. İlgili dergiye http://www.mediafire.com/view/?dzibqed5i5dxxp8  sayfasından pdf formatında bilgisayarınıza indirerek ulaşabilirsiniz. Flash programında ve kaydetmeden okumak için http://issuu.com/golgedergi/docs/golge_e-dergi_ekim_2012_sayi_61 adresine de gidebilirsiniz.

MERAKLISI İÇİN İLGİLİ DİĞER LİNKLER:

Nazım Hikmet'in Atatürk'e yazdığı mektubun kaydı burada.

1 yorum:

  1. Asırlarca okunacak kahramanlık destanı. Atatürk ve yüce türk milletinin destanı.

    YanıtlaSil