Polisiye
edebiyatına ilk olarak ortaokul ve lise yıllarında merak salmış ve okumuştum. Bunlar,
Agahta Christie romanları ve bazen kara filmlere (film noir) önemli kaynak da
olan bazı kara romanlardı. Sonra polisiyeye epey bir ara verdikten sonra benzer
bir türdeki Patricia Highsmith romanlarını zevkle okudum. Araya başka türler
girerek okumalarım devam etti. İki yıl kadar önce, Ankara’da ara sıra uğradığım
sahaf Ayhan (Ataman) ağabeyin tavsiyesi ile polisiyeye bir anlamda dönüş
yaptım. Geçmişte Akba Yayınlarından çıkmış olan Cornell Woolrich, (ya da bizde
bilinen adıyla Wiilliam Irish), Erle Stanley Gardner, Ellery Queen gibi
yazarların gerçekten güzel polisiye romanları ile tanışmış oldum.
İki yıl önce, polisiye romanlar ararken
gözüm raflarda bir Türk kadın yazarın kitabına takılmıştı. “Kertenkelenin
Uykusu-Nihan Taştekin”. Pek fazla beklentim olmadan kitabı alıp okudum ve beklentimin
tersine şaşırarak beğendim. Bu kitapta Cem Beyoğlu isimli bir Türk dedektif
tanıtılıp polisiye bir olayı çözmesine tanık oluyorduk. Kitabın konusu bir
yana, romanda çok çarpıcı bir dil, gerçeklik ve akıcılık vardı. Buna yer yer
ince bir mizah da eşlik ediyordu. Bu da okumanıza keyif katıyordu. Sonra yazarın
yayınlanmış ikinci bir kitabı olduğunu öğrenip onu da okudum. Bu arada, “İyi
bir okur, kitap takip etmez, yazar takip eder” sözüne çoğunlukla
inananlardanım. Yazarın “Yağmur Başlamıştı” isimli ikinci romanı fena değildi.
Ama,
“Kertenkelenin Uykusu” bence daha iyiydi.
“Kertenkelenin Uykusu” bence daha iyiydi.
Geçen
sene İstanbul Kitap Fuarında da yazarın “Karganın Güldüğü” isimli üçüncü kitabını da satın almıştım. Okumasını
geçenlerde tamamladığım kitabı sizlere de tanıtmak istiyorum. Bu kitabın alt
başlığı “Sekendiz Öyküler” olarak geçiyor. Önce kitabın “öyküler”
tabirine bakalım. Kitabı “öykü” kategorisinde bulundurmak ne derece doğru olur
bilmiyorum. Çünkü kitapta on üç ayrı bölüm/öykü var. İlk on iki bölümdeki
öyküler birbirinden bağımsız öyküler gibi gözüküyorsa da son bölümdeki uzun öyküde
küçük bir sürpriz okuru bekliyor. Çünkü on iki öyküde yer alan kahramanların
önemli bir bölümü son öyküde arz-ı endam ediyorlar. Böylelikle karakterleri
daha iyi tanır hale geliyor ve polisiye bir olayı hep birlikte çözmelerine (ve
çözülmelerine) tanık oluyoruz.
Kitabın alt başılığı olan “Sekendiz Öyküler”,
tabirine baktım; Satürn Öyküler anlamına geliyormuş. Yazar niye böyle bir alt
başlık seçmiş diye baktığımda bulduklarım şunlar: Satürn'ün genel etkisi Jüpiter'in bolluk ve neşe etkisinin tersidir.
Kısıtlamalara, hayal kırıklıklarına neden olan ve genellikle daha fazla
sorumluluklar yükleyerek insanı disiplinli olmaya zorlayan soğuk bir
gezegendir. Hayat bize çok şey öğretir. Satürn öğretmene benzer, verdiği
dersler genellikle serttir ama bu dersler bizi başarıya götürür. Bu görev
duygusuyla dolu gezegen tedbirli olmayı, zorlukları, gecikmeleri,
kısıtlamaları, kuralları, sorumluluk duygusunu, acıyı, korkuyu, inkârı, bir
şeyi zor yoldan elde etmeyi, otoriteyi ve disiplini yönetir.
Kitaptaki ilginç birkaç öykünün konusundan da
bahsedeyim. “Mavi Kamyonetli Adam” isimli öyküde, Ege’de bir kasabada işlenmiş
bir cinayetin sonucuna tanık olan küçük bir kızın, zanlı ile uzaktan ve
yakından ilişkisine ve yaşadığı travmaya tanık oluyoruz. “İkinci Mercidabık
Savaşı” isimli öyküde yıllar sonra hiç sevmediği ilkokul öğretmeni ile bir
trende karşılaşan bir doktorun traji-komik öyküsünü okuyoruz. “Atıfet Hanım’dan
Bir Füg” isimli öyküde yalnız yaşayan yaşlı bir kadının bir cinayeti çözme
çabasına metafizik bazı olaylarla ortak oluyoruz. “Baguk’un Yolu” isimli
fantastik öyküde ise, Tanrı tarafından ajan olarak görevlendirilen bir karganın
Cunda Adası’nda görevlendirilmesini takip ediyoruz. Kitaba ismini veren son
öyküde ise, kitaptaki öykülerde ismi geçen birçok kahramanın yine Cunda’da bir
dinlenme evinde toplanmasına ve Cem Beyoğlu’nun _Agatha Christie romanlarına
gönderme yapar gibi_ bir cinayeti çözme çabasını izliyoruz. Yazar Nihal Taştekin, uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra günümüzde gazetecilik mesleğini bırakmış ve Ayvalık’ta yaşıyor. Bir yanda sahaflık yaparken yazarlığa da devam ediyor. Yazarın gazetecilik döneminden bir eseri de Dr. Nüzhet Ziyal ile yaptığı ve T.İş Bankası Yayınlarından nehir söyleşiler dizisinden çıkmış olan “Akupunktur Sevdalısı” isimli kitabı.
Yazarın son çıkan kitabı “Zeval” de
okunacaklar listemde yer alıyor. Kitabın tanıtım sayfalarında daha önceki
roman-öykü kahramanlarından Cem Beyoğlu, Atıfet Hanım gibi karakterlerin Zeval
romanında da yer aldığını gördüm. Siz de
bir Türk polisiyesi nasıl olur ki diye merak ediyorsanız; hatta polisiyenin
kurallarını yer yer ihlal eden, eğlenceli, yer yer düşündüren, hınzır dilli Nihan Taştekin
kitaplarını okumaya başlamanızı tavsiye edebilirim.
MERAKLISI İÇİN İLGİLİ DİĞER LİNKLER:
Yazar Nihan Taştekin ile
yapılmış Radikal Kitap söyleşisi burada.
Zeval kitabının linki
burada.
Nihan Taştekin’in Dr. Nüzhet Ziyal ile yaptığı söyleşi sonucu oluşan “Akupunktur Sevdalısı-Nüzhet Ziyal Kitabı” nın linki burada.
Nihan Taştekin’in Dr. Nüzhet Ziyal ile yaptığı söyleşi sonucu oluşan “Akupunktur Sevdalısı-Nüzhet Ziyal Kitabı” nın linki burada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder